Faqat Litresda o'qing

Kitobni fayl sifatida yuklab bo'lmaydi, lekin bizning ilovamizda yoki veb-saytda onlayn o'qilishi mumkin.

Kitobni o'qish: «Yavuz Sultan Selim’den Halife Abdülmecit’e Yedi İklimin Sultanları Osmanlı Halifeleri», sahifa 4

Shrift:

Nepotizm ve Kabile Asabiyesi Felaket Getirdi

Hazreti Osman’ın halifeliğinin ilk yıllarında devlet, fetihler yoluyla süratle zenginleşirken, halifeliğinin son yıllarında ise ekonomik krizle boğuşmak zorunda kalmıştır. Hızlı zenginleşme, adil paylaşım tartışmalarını başlatmıştır. Hızlı zenginleşmenin ardından yaşanan ekonomik krizden en fazla askerî garnizonların bulunduğu Kufe, Basra ve Mısır etkilendi. Hz. Osman devri, İslam tarihinde nepotizm tartışmalarının başladığı dönem olmuştur. Bu durum ayrı bir şikâyet konusu teşkil etmiştir. Kendi kabilesinden olan Muaviye’yi Şam’a vali atayan, Humus, Kınnesrin ve Filistin vilayetlerini de ona bağlayarak yetkilerini genişleten Hz. Osman, daha sonra Kufe ve Mısır valiliklerine de kardeşlerini getirmiştir. Basra valiliği görevine ise İslam akaidinde Eş’ari ekolünün kurucusu olan Ebu Musa el-Eş’ari’nin yerine dayısının oğlunu atamıştır. Amcasının oğlu Mervan b. Hakem’e de devlet kâtipliği görevi vermiştir. Böylece devletteki bütün idari kadrolar Ümeyyeoğulları’nın eline geçmiştir. Bu durum başta Hz. Ali olmak üzere pek çok sahabi tarafından eleştiri konusu olurken, Kureyş Kabilesi içinde Emevioğulları-Haşimoğulları rekabetini ateşledi. Aynı şekilde Kureyş Kabilesi’nden olmayan Arabistan’daki diğer kabileler tarafından da Kureyş’in devletteki hükümranlığı olarak değerlendirildi. Böylece Arapların içinde sönmeye yüz tutan kabile asabiyesi gün yüzüne çıkmış oldu.

Hz. Osman’a ilk karşı çıkan şehir Kufe oldu. Hz. Osman’ın kardeşi olan Kufe Valisi Velid b. Ukbe, 651 yılında bir cinayetin faillerine, İslam hukukuna dayanarak kısas uyguladı. Bu nedenle katillerin yakınlarının hedefi hâline geldi. Valiyi içki içmekle itham eden bu kişiler, iddialarını halifenin huzurunda ispat ederek onun görevden alınmasını sağladılar. Bülbülün çektiği dili belasıdır misali, yeni Vali Said b. Âs da bir mecliste, “Irak toprakları Kureyş’in bahçesidir.” sözüyle toplumdaki kabilecilik asabiyesini iyice körükledi. Meclistekilerden Eşter en-Nehaî, “Allah’ın bize kılıçlarımızla ihsan etmiş olduğu bu araziler nasıl Kureyş’in çiftliği oluyor?” diyerek fitili tutuşturdu. Tartışmalar 654 yılında isyan boyutuna ulaşınca elebaşları, halkı isyana kışkırtma suçlamasıyla Hz. Osman’ın emri doğrultusunda Şam Valisi Muaviye’nin huzuruna gönderildi. Muaviye, bu kişileri Humus’a sürgün etti. Daha sonra bağışlayarak Kufe’ye dönmelerine izin verdi. Ancak kışkırtıcı eylemlerini arttırarak devam ettirdiler. Irak’ın ikinci büyük garnizon kenti Basra da Kufe’den etkilendi. Orada da Hz. Osman aleyhinde faaliyetler yankı buldu. Şam’da ise İslam’ı ilk kabul eden sahabilerden olan Ebu Zer, Vali Muaviye’nin devlet harcamalarındaki lüks ve şatafatına karşı yönelttiği eleştirileriyle zenginler aleyhine bir hareket başlattı. Halifeliğin dünya mallarına iktidar olma aracına dönüşmesinden endişe ettiğini belirten Ebu Zer, Muaviye’nin şikâyeti üzerine Hz. Osman tarafından Medine’ye çağrıldı. Ebu Zer eleştirilerini Hz. Osman’ın huzurunda devam ettirince, Mekke ve Medine arasında kalan Rebeze Çölü’ne sürgün edildi.

Hz. Osman’a karşı muhalefetin merkezlerinden biri de Mısır oldu. Muhalefetin liderliğini, Hz. Osman’ın koruması altında yetişen ve istediği valilik görevine atanmayan Muhammed b. Ebu Huzeyfe ile Hz. Ali’nin koruması altında yetişen Muhammed b. Ebu Bekir yürüttü.

Hz. Osman döneminde ortaya çıkan muhalefetin boyutlarını genişleten ise Hicaz’da ortaya çıkan Abdullah b. Sebe oldu. Abdullah b. Sebe de Kufe, Basra ve Mısır’daki muhalif gruplara gönderdiği mektuplarda Hz. Osman’ı ve valilerini ağır bir şekilde eleştirip, İslam’ın kurallarını çiğnemekle suçluyordu. Abdullah b. Sebe tarafından gönderilen bu mektuplar, açık alanlarda halkın huzurunda okunarak ahali isyana çağrılıyordu. Abdullah İbn-i Sebe’nin ortaya attığı bir önemli iddia ise Hz. Ali’nin, Hz. Muhammed’in vasisi olduğu idi. Halifeliğin Hz. Ali’nin hakkı olduğunu iddia eden Abdullah b. Sebe, halifeliğin Hz. Osman’dan alınıp Hz. Ali’ye verilmesi gerektiği görüşünü yaydı.

Valilerin Yanıltması, Muhalefeti Arttırdı

Hz. Osman’ın atadığı valilerin uygulamaları ve fethedilen toprakların zenginliklerinin Kureyş Kabilesi’ne tahsis edilmesi, muhalefetin öfkesini iyice arttırdı. Dedikodular artınca Hz. Osman müfettişler göndererek şikâyetleri yerinde inceletti. Daha sonra, 654 yılında hacdan dönerken valilerini Medine’ye çağırarak onlarla bir toplantı yaptı. Valiler, şikâyetlerin bir tertip olduğunu, endişe edilecek bir durum olmadığını söylediler. Hz. Osman, gelişen olayların önüne geçmek için;

– Muhaliflerin cihat ile meşgul edilmesini,

– Muhaliflerin elebaşlarının öldürülmesini,

– Muhalif liderlerin gönüllerinin mal verilerek alınmasını,

– Muhalefet edenlerin elebaşlarının askere alınmasını,

– Kufe’de önde gelen bazı kişilerin ödeneklerinin kesilmesini emretti.

Ayrıca valilerine insanları fitneden uzak tutmaya çalışmalarını ve itidalli davranmalarını tavsiye etti.

Hz. Osman’ın düşündüğü bu önlemler sorunu daha da büyüttü. Bunun üzerine Muaviye, Hz. Osman’ı, kendisi için daha güvenli olduğunu düşündüğü Şam’a davet etti. Hz. Osman’ın kabul etmemesi üzerine kendisini korumak için asker göndermeyi önerdi. Hz. Osman, onun bu teklifini de kabul etmedi.

Hz. Osman’a karşı ilk önemli kalkışma, valilerin Medine’den dönüşleri sırasında Kufe’de oldu. Muaviye’nin izniyle Humus’taki sürgünden dönenlerden Eşter en-Nehaî ve arkadaşları, Cerea denilen yerde toplanıp Kufe’ye dönmekte olan Vali Said b. Âs’ın yolunu keserek şehre girmesini engellediler. Hz. Osman’dan, onu görevden alıp yerine Basra’nın eski valisi Ebu Musa el-Eş’ari’yi tayin etmesini istediler. Hz. Osman olayları yatıştırmak için bu teklifi kabul etti. Hz. Osman’ın bu kararı, diğer şehirlerdeki muhalifleri de cesaretlendirdi. Abdullah b. Sebe’nin liderliğindeki Mısır, Kufe ve Basra’daki gruplar, Hz. Osman’ı ve valilerini açıktan eleştirmeye başladılar. Sahabenin önde gelenlerinden Hz. Ali, Zübeyr, Talha ve Hz. Muhammed’in eşi Hz. Ayşe başta olmak üzere çok sayıda sahabinin ağzından yazdıkları mektuplarla onların da kendilerini desteklediğini yaydılar. Bütün şehirlere ulaşan bu mektuplarda insanlar cihat için Medine’ye davet edildi. Büyük etki gösteren bu mektuplar, muhaliflerin Medine’de de taraftar bulmasını sağladı. Böylece Hz. Osman’ı eleştirenlerin sayısı, destekleyenleri geçti. 656 yılının nisan ayında Mısır, Kufe ve Basra’dan üç ayrı grup, hacı kafileleri arasında Medine’ye geldi. Sayıları üç bini bulan bu gruplar Medine dışındaki üç ayrı noktada konakladı. Gönderdikleri iki temsilciyle Medine’nin güvenlik imkânlarını denetlediler. Ayrıca Hz. Ali, Talha, Zübeyr ve Hz. Muhammed’in eşleriyle görüşerek valilere ilişkin şikâyetlerini aktardılar. Öte yandan Hz. Osman ile görüşmek istediklerini söylediler. Fakat bu isteklerini kabul ettiremediler. Bunun üzerine şehir dışındaki yerlerine döndüler. Bir süre sonra Mısır’dan gelen grup Hz. Ali’ye, Basra’dan gelen grup ise Talha’ya, Kufe’den gelen grup da Zübeyr’e temsilciler göndererek halifelik teklifinde bulundu. Gelişmelerden endişelenen Hz. Ali, oğlu Hasan’ı, Hz. Osman’a göndererek durumdan haberdar etti. Sahabinin ileri gelenleri de oğullarını Hz. Osman’ı korumakla görevlendirdiler.

Evi Kuşatılan Hz. Osman Valilerinden Yardım İstedi

Hz. Osman’ın koruma altına alınması, isyancıları kararından vazgeçirmedi. Sadece Hz. Osman’ın çevresindeki koruma kalkanını dağıtmak için bir taktik uygulamak zorunda kaldılar. Buna göre, önce bulundukları noktaları terk edip şehirlerine doğru yola çıktılar. Medine’den uzaklaştıktan birkaç gün sonra, 656 yılının nisan ayının son günlerinde beklenmedik bir anda geri dönüp, tekbirlerle Medine’ye girerek Hz. Osman’ın evini sardılar. Hz. Osman tarafından eski Mısır valisine yazılan ve muhaliflerin liderlerinin ölümle cezalandırılmasını emreden bir mektubu, dönüşlerine gerekçe olarak gösterdiler. Hz. Osman böyle bir mektup yazmadığını söylese de isyancıları ikna edemedi. Hz. Osman, bunun üzerine gizlice haber göndererek valilerinden yardım istedi.

Medinelilerin çoğu, kuşatmanın başından itibaren evlerine kapanıp mecbur kalmadıkça dışarı çıkmadılar. Kuşatma uzadıkça işsiz güçsüz takımı ve köleler de isyancılara katıldı. İsyancılar, yirmi gün ile altmış gün arasında değiştiği rivayet edilen kuşatmanın son on gününe kadar Hz. Osman’ın mescide çıkıp imamlık yapmasına göz yumdular. Bu esnada Hz. Osman ile her konuyu ayrı ayrı tartıştılar. Hz. Osman eleştirildiği her konuya ayrı ayrı cevap verdi. Bu konuşmalarından birinde Hz. Ali’nin tavsiyesine uyup, asilerin şikâyet ettiği bazı uygulamalarının hata olduğunu kabul ederek, Allah’ın kitabı ve Hz. Peygamber’in sünnetine uygun hareket edeceğine dair söz verdi ve sükûneti sağladı.

Hz. Osman’ın sakinleştirdiği ortamı geren ise devlet kâtipliği görevine getirdiği, amcasının oğlu Mervan oldu. Mervan’ın, Hz. Osman’ın izni ile yaptığı konuşma isyancıları öfkelendirdi. Bunun üzerine kuşatmanın son on gününde Hz. Osman’ın evinden çıkmasına izin vermediler. Ona, halifeliği bırakmadığı takdirde öldürüleceğini söylediler. İsteklerini kabul ettirmek için, abluka altındaki evine su gönderilmesini de yasakladılar. İsyancıların taleplerini kabul etmeyen Hz. Osman, kendisini korumak isteyenleri tehlikeye atmamak için onlardan silah kullanmamalarını istedi. O sırada Hz. Osman’ın evini korumak için yedi yüz kişinin toplandığı ve Hz. Osman’ın izin vermesi durumunda isyancılara boyun eğdirebilecekleri rivayet edilmiştir.

Hac mevsimi başladığında Hz. Osman’ın evini işgal eden isyancılar, hac mevsimi sona erdiğinde çok sayıda insanın Medine’ye geleceğini düşünerek bir an önce sonuç almak istediler. Onları acele etmeye sevk eden bir diğer neden ise Hz. Osman’ın yardım istediği valilerin gönderdiği askerlerin Medine’ye yaklaştığını haber almaları idi. Bu nedenle kuşatmanın son gününde sahabenin ileri gelenlerinin oğullarının koruduğu evin kapısını tutuşturdular. Havanın kararmasını fırsat bilen birkaç isyancı da bitişikteki evden içeri girerek 17 Haziran 656 tarihinde Kur’an okumakta olan Hz. Osman’ı öldürdü. Saldırganları durdurmak isteyen eşi Nâile binti Ferâfisa’nın parmakları kesildi. Ardından evini ve devletin hazinesini yağmalayan isyancılar, Hz. Osman’ın defnedilmesini de engellediler. Bu sebeple halifenin cenazesi, hanımı Nâile’nin gayretleriyle ancak akşam ile yatsı arasında, çok az kişi tarafından gizlice kaldırılabildi. Bir rivayete göre Hz. Osman’ın cenazesi üç gün sonra kaldırılabildi.

Cenazeye Hz. Osman’ın iki hanımının yanında 17 kadar erkeğin katıldığı, naaşının Cennet-ül Baki’nin bitişiğindeki Haşşükevkeb denilen yere defnedildiği bildirilmektedir. Bu alan Muaviye zamanında Cennet-ül Baki Mezarlığı’na katılmıştır. Diğer yandan Şam, Kufe ve Basra’dan gönderilen askerlerin de Hz. Osman’ın ölüm haberini aldıktan sonra Medine’ye ulaşmadan geri döndükleri bildirilmiştir.

Fetihlerin Durması İsyanı Ateşledi

Esasında Hz. Osman’ın yönetimine yapılan itirazların hepsi birer bahanedir. İsyanın esas nedeni, devletin savaşlardan elde ettiği ganimet gelirlerinin azalmasıdır. Ganimet gelirlerinin azalması, Kufe, Basra ve Mısır’da yaşayan askerî sınıfın maaşlarının ödenmesinde sorun yarattı. Hızlı zenginleşmenin devamında gelen ekonomik buhran, hazine giderlerinin kısılmasına ve askerlerin maaşlarında kesintiye gidilmesine yol açtı. Şehitlik veya gazilik yerine ganimet için cephelere koşan askerler, gelirlerindeki azalmanın hesabını sormaya başladılar. Aynı dönemde valilerin yanı sıra sahabenin ileri gelenlerinden bazılarının büyük servetler edinmesi de kıskançlıkları körükledi. Bu gelişmeler İslam öncesi Arap kabilecilik asabiyesini tahrik etti. Fetihlerde büyük rol üstlenen Bekir, Abdülkays, Rebia, Ezd, Kinde, Temîm, Kudâa gibi Arap kabileleri, Medine’de yönetimi elinde tutan muhacirlere karşı hareket başlattılar. Hz. Osman’ın şehadeti ile sonuçlanan isyan, esasında Arap kabilelerinin Kureyş kabilesine bir isyanıdır. Abdullah b. Sebe gibi Müslümanlar arasında ihtilaf yaratmak isteyen kişiler de bu ortamı kendi lehlerine çevirmişlerdir.

Hz. Osman, Hz. Muhammed’in kızı Ümmü Gülsüm’ün 630 yılında vefatından sonra altı evlilik daha yaptı. Bu evliliklerinden dokuz oğlu, yedi kızı oldu. Hz. Muhammed onun için, “Her peygamberin cennette bir arkadaşı vardır. Benim cennetteki arkadaşım da Osman’dır.” demiştir.

Cennetle müjdelenen on sahabiden biri olan Hz. Osman, kibar ve alçak gönüllü bir kişiliğe sahip olmanın yanında malını mülkünü İslam toplumunun refahı ve savunması için sarf etmeyi görev bilen, cömert bir insandı.

HZ. ALİ (656-661)

600 yılında Mekke’de doğdu. Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talib’in en küçük oğludur. Beş yaşından itibaren Hz. Muhammed ile birlikte büyümüştür. İslam dini vahyedildiğinde henüz on yaşında olmasına rağmen Hz. Muhammed’e ilk inananlardan biridir. Çocukluğunda puta tapmadığı için İslam’ın sonraki dönemlerinde “Kerremallahu Veçhe” duasıyla anılmıştır.

Çocuk denecek yaşta Müslüman olması nedeniyle İslam’ın ilk yıllarında Mekke’deki diğer Müslümanlara uygulanan baskı ve şiddete maruz kalmamıştır. Hz. Muhammed’in Medine’ye hicret etmesi sırasında canını feda etmeyi göze alarak müşrikleri oyalamak ve onları gözetlemek maksadıyla Mekke’de kalmıştır. Hz. Muhammed Mekke’yi terk ederken, geceyi onun yatağında geçirerek onun, evde olduğu izlenimini uyandırmıştır. Hz. Muhammed hicreti tamamladıktan sonra, onun kendisine bıraktığı emanetleri sahiplerine iade edip, Hz. Muhammed’in kızı ve yeğeni Fatma ile annesi Fatma’yı da yanına alarak Mekke’den ayrılmış ve Kuba’da Hz. Muhammed’e yetişmiştir.

Hz. Muhammed, Mekkeli muhacirlere ekonomik ve sosyal himaye sağlamak amacıyla Mekkeli ve Medineli Müslümanlar arasında kardeşlik tesis ederken, Hz. Ali’yi kendisine kardeş ilan etmiştir. 624 yılının son ayında Hz. Muhammed’in kızı Fatma ile evlenerek, Hz. Muhammed’in günümüze kadar ulaşan soyunun babası olmuştur. Hz. Ali’nin bu evlilikten Hasan ve Hüseyin ile Zeyneb ve Ümmü Gülsüm adlı çocukları olmuştur. Bir de adını Muhsin koyduğu ölü bir çocuğu doğmuştur. Hz. Ali, Hz. Fatma sağ iken başka kadınla evlilik yapmamıştır. Fatma’nın vefatından sonra yaptığı evliliklerinden çok sayıda çocuğu dünyaya gelmiştir.

Hz. Ali, İslam tarihinin dönüm noktaları olan Bedir, Uhud, Hendek savaşlarına, Hayber Kalesi’nin fethine katılmış ve bu savaşlarda Hz. Muhammed’in sancaktarlığını yapmıştır. Müslümanların yenilgisi ile sonuçlanan Uhud Savaşı’nda ve Mekke’nin fethinden sonra Müslümanlarla Havazin müşrikleri arasında meydana gelen Huneyn Gazve’sinde çeşitli yerlerinden yaralar almıştır. Hayber Kalesi’nin fethinde büyük cengaverlik göstermiş ve Yahudilerin kaleden çıkartılmasında en büyük paya sahip olmuştur. Medine’nin 140 kilometre dışında bulunan ve Beni Sa’d Kabilesi’nin yaşadığı Fedek’ten Yahudilerin kovulması için 628 yılında yapılan seferde ve Hz. Muhammed’in vefatından sonra eski inançlarına dönerek bozgunculuk yapan Yemen halkına karşı düzenlenen seferlere komutanlık yaptı. Yemen’e yaptığı sefer sonrasında Beni Hemdân Kabilesi’nin Müslüman olmasını sağlamış, Tebük Seferi sırasında Hz. Muhammed’in vekili olarak Medine’de kalmıştır.

Hudeybiye Antlaşması’nı Kaleme Aldı

Hz. Muhammed’in vahiy kâtipliğini de yapan Hz. Ali, 628 yılının mart ayında Mekkeli müşrikler ile Medineli Müslümanlar arasında imzalanan Hudeybiye Antlaşması’nı yazmıştır.

Çocuk yaşta Müslüman olması nedeniyle hiçbir zaman putlara tapınmayan Hz. Ali, insanların kalbinde simgesel bir yeri olan putların kırılmasında etkin bir rol üstlenmiştir. Arap coğrafyasının İslamlaşmasında büyük katkısı olan Hz. Ali, Evs, Hazrec ve Tay kabilelerinin taptıkları putları kırmakla kalmamış, Mekke’nin fethinden sonra da Kâbe’deki putları imha etme görevini üstlenmiştir. 631 yılında Hz. Muhammed’e vekâleten hac emiri olarak tayin edilen Hz. Ebu Bekir’e Mina’da yetişip o sırada inmiş bulunan Tevbe Suresi’nin ilk yedi ayetini okumuştur. Gönderilen ayetlerde müşriklerle Müslümanların 631 yılından sonra hacda bir arada bulunamayacağı ve hiç kimsenin Kâbe’yi çıplak tavaf edemeyeceği bildirilmiştir.

Hz. Muhammed’e Son Görevini Yaptı

Hz. Muhammed’in vefatında, cenazesinin yıkanmasından defin işlemlerine kadar en yakınında bulunan Hz. Ali’nin gönlü, ilk halife seçimi sırasında kırıldı. Onun bu kırgınlığı İslam tarihinin daha sonraki dönemlerinde yaşanan ayrışmanın da karinesi olarak kullanıldı. Hz. Ali, Hz. Ebu Bekir halife olarak seçildikten altı ay sonra, eşi Hz. Fatma’nın vefat etmesinin ardından ona biat etti.

Onun geç biat etmesi, İslam dünyasında Sünni ve Şii şeklinde meydana gelen ayrışmanın da tartışma konularından biri oldu. İlk halifenin kim olması gerektiği tartışması, yüzlerce yıl İslam dünyasını meşgul etmiştir.

Hicri Takvim Fikri Ona Aittir

Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talib’in oğlu olan Hz. Ali, ortaya yakın kısa boylu, koyu esmer tenli, iri, siyah gözlü, gür sakallı, gülümserken dişleri görünen, güzel bir insandı. Kendisine Hz. Peygamber tarafından verilen “Ebu Türâb” lakabından başka, “El-Murtaza” ve “Esedullah” gibi lakapları vardır.

Hz. Ebu Bekir’in halife seçilmesi üzerine Medine’de pasif bir konuma çekilmeyi tercih etmiştir. Hz. Ömer ve Hz. Osman dönemlerinde devlette hiçbir görev üstlenmemiş, yapılan fetihlere de katılmamıştır. Sadece Hz. Ömer’in Filistin ve Suriye’ye yaptığı seyahat sırasında, Medine’de askerî vali olarak kalmıştır.

Hz. Muhammed vefat ettikten sonra Medine’de oturmaya devam eden Hz. Ali, kendini dinî ilimlere adamıştır. Kur’an ve hadis konusunda sahip olduğu ilmî yetkinliği nedeniyle hem Hz. Ebu Bekir hem de Hz. Ömer hukuki konularda sık sık onun görüşüne başvurmuştur.

Müslümanların kullandığı Hicri takvim fikri ona aittir. İslam tarihiyle bağlantılı şekilde tasarlanacak olan takvimde, Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretinin esas alınması fikrini o teklif etmiş ve kabul edilmiştir. Hz. Ömer’in vefatından sonra Hz. Osman’ı halife olarak seçen heyetin ilk üyesi Hz. Ali olmuştur.

Ebu Zer’in Eleştirilerine Katıldı

Hz. Osman dönemi sıkıntılı bir dönem olmuştur. Yeni devletin süratli bir şekilde büyümesi ve zenginleşmesi iktisadi, siyasi ve sosyal sorunları beraberinde getirmiştir. İdari uygulamalardan yakınan birtakım insanlara katılmasa da Hz. Ali onların eleştirilerini zaman zaman Hz. Osman’a iletmiştir. Hz. Osman’ı, akrabalarını başta valilik görevi olmak üzere devlette idari görevlere getirmek gibi bazı icraatlarda bulunmakla ve özellikle şeri cezaların tatbik edilmemesi sebebiyle Kur’an ve sünnetten uzaklaşmakla suçlamıştır. Sarhoş olarak namaz kıldıran Kufe Valisi Velid b. Ukbe’yi ancak ısrar karşısında cezalandırması, hac sırasında Mina’da seleflerinin aksine namazı iki yerine dört rekât kıldırması, Şam Valisi Muaviye b. Ebu Süfyan’ın icraatını açıktan tenkit ettiği için Ebu Zer el-Gıfari’yi Mekke ile Medine arasında kalan Rebeze Çölü’ne sürmesi gibi konulardan dolayı Hz. Ali onu eleştirmiştir. Hz. Ali ile Hz. Osman arasındaki ihtilafı derinleştiren ise Ebu Zer el-Gıfari’nin sürgüne gönderilmesi olmuştur. Ebu Zer’i eleştirilerinde haklı bulan Hz. Ali, Hz. Osman’a rağmen Ebu Zer’i oğullarıyla birlikte Medine’den yolcu etmiştir.

656’da Halife Seçildi

Hz. Osman’a karşı oluşan muhalefette, Hz. Ali ile birlikte Talha ve Zübeyr gibi sahabenin önde gelenlerinin eleştirilerinin etkisi olmuştur. Buna rağmen muhaliflerin Medine’ye gelerek Hz. Osman’ı makamından indirmeye çalışmalarına da en fazla Hz. Ali karşı çıkmıştır. Olayların önünü alamayınca Hz. Osman’ı korumak için oğulları Hz. Hasan ile Hz. Hüseyin’i onun evinin önüne nöbetçi olarak bırakmıştır. Basra, Kufe, Şam ve Mısır’dan beklenen ordu birlikleri gelmediği için Hz. Osman, Medine’deki evinde korunamamıştır.

Hz. Osman’ın 656 yılında şehit edilmesi, Müslümanlar arasında büyük bir ayrışmaya neden oldu. Ümeyyeoğulları Ailesi’ne mensup olan Müslümanlar, Medine’yi terk ederek şehri isyancılara bırakmışlardır. Ümeyyeoğulları’nın terk ettiği Medine’de devleti başsız bırakmamak için sahabeden Abdullah b. Ömer, Sa’d b. Ebu Vakkas, Mugire b. Şu’be, Muhammed b. Mesleme ve Üsame b. Zeyd’den oluşan bir heyet mescitte toplanarak 17 Haziran 656 tarihinde Hz. Ali’yi halife olarak seçmiştir.

Hz. Osman’ı Kim Öldürdü?

Hz. Osman’ı kimin öldürdüğü sorusu cevapsız kalınca İslam tarihindeki büyük kırılma ivme kazandı. Sayısı üç bini geçen grup, “Osman’ı hepimiz öldürdük!” diye bağırıyordu. Hz. Ali’nin de üç bin kişiyi cezalandıracak gücü yoktu. Bu durumda isyancılara karşı eli kolu bağlı idi. Bu nedenle bir süre ortalığın yatışmasını bekledi. Zira kendisine Medine dışındaki şehirler biat etmemişti. Hz. Osman’ın yeğeni ve Şam valisi olan Muaviye, kendisini Hz. Ali’ye biat etmeye davet etmek için gelen elçiye ret cevabı vermiş ve gerekçe olarak da Hz. Ali’yi, Hz. Osman’ın katillerinin iş birlikçisi olarak gördüğünü ve Hz. Osman’ın kanını dava edeceğini söylemişti. Biat etmeyen sadece Muaviye değildi. Hz. Muhammed’in eşi ve Hz. Ebu Bekir’in kızı olan Hz. Ayşe de biat etmedi. Dört ay sonra sahabenin ileri gelenlerinden Talha ve Zübeyr de Hz. Ayşe’nin yanında yer aldı.

Yosh cheklamasi:
0+
Litresda chiqarilgan sana:
11 iyul 2023
Hajm:
9 Sahifa 16 illyustratsiayalar
ISBN:
978-605-121-523-5
Matbaachilar:
Mualliflik huquqi egasi:
Elips Kitap

Ushbu kitob bilan o'qiladi