Faqat Litresda o'qing

Kitobni fayl sifatida yuklab bo'lmaydi, lekin bizning ilovamizda yoki veb-saytda onlayn o'qilishi mumkin.

Kitobni o'qish: «Şaki İbrahim Destanı ve Bir Kitapta Toplanmamış Şiirler»

Shrift:

ŞAKİ İBRAHİM DESTANI

1

 
Şakir Paşa Rusya’da kalmıştı
Kazakları görüp ibret almıştı
Düşmüş idi Kürt Alayı fikrine
 
 
Kürt kavmini benzeterek Kırgız’a
Bu hülyayı beğendirdi Yıldız’a
Buldu bir er işi verdi erine
 
 
Zeki Paşa dört el ile sarıldı
Recep Paşa olmaz dedi darıldı
Yazmam dedi ben Kürtlerden bir atlı
 
 
Aşiretler Erzincan’a gittiler
Üçer, dörder alay teşkil ettiler
Haydutların oldu eli beratlı
 
 
Berho Ağa iki alay yazarak
Padişah’tan aldı ferman ve bayrak
Hain Kanco oldu ana sancaktar
 
 
Azimet Bey olup akıl hocası
İlerledi bu aşiret kocası
Yavaş yavaş oldu büyük bir serdar
 
 
Bu ülkeden emniyeti kaldırdı
Bir nahiye bırakmadı saldırdı
Diyarbekr’in geri döndü talihi
 
 
Koydu Derik, Siverek’te Çuvan’da
Üç Osman’ın her üçünü hüsranda
Ancak biraz karşı durdu Dırei
 
 
Berârzi’yi Aneze’yi dağıttı
Seller gibi Şammar kanı akıttı
Mızrak dikti Karakeçi yurduna
 
 
Karakeçi göğüs gerdi uğraştı
Dırei Bey arslan gibi savaştı
Esir düştü âhir bu çöl kurduna
 
 
Cubûr, Şammar, Tayy ittihat ettiler
İbrahim’in üzerine gittiler
Hadi idi bu askere kumandan
 
 
Hakem olup bu askere katıldı
Ayrı ayrı her birine atıldı
Mer’a diye çıkarmıştı bir yalan
 
 
Hadi gece kaçıp düştü kayguya
Bir münasip yerde yattı pusuya
İbrahim’den birçok adam öldürdü
 
 
Lakin ecel bırakmadı bu ere
Hayatına hitam verdi yok yere
Felek yine İbrahim’i güldürdü
 
 
Bu haydutun kalmamıştı önünde
Mazıdağ’dan başka metin bir perde
Diyarbekr’i büyük korku almıştı
 
 
Her yıl biraz daha gelip ileri
Soyulmuştu bütün Garp’ın köyleri
Şark köyleri biraz mamur kalmıştı
 
 
Aldatarak Vali Nazım Paşa’yı
Bir yıl gelip sardı bütün ovayı
Garp’ı, Şark’ı düştü talan etmeye
 
 
Diyarbekir ahalisi coştular
Küçük, büyük telgrafa koştular
Başladılar feryat, figan etmeye
 
 
O zamanki dubaracı hükûmet
Göstererek yalancı bir merhamet
İğfal için müfettişler gönderdi
 
 
Müfettişler miskin miskin geldiler
Göz yumdular, yaramızı deldiler
Sağalmadı memleketin bu derdi
 
 
İki sene uslu durdu, dinlendi
Geçen sene yine zulme yeltendi
Hücum etti ovalara, köylere
 
 
Devriyede jandarmaya saldırdı
Zabitlerin silahını aldırdı
Ateş etti zaptiyeye, askere
 
 
Bu haberler Diyarbekr’e gelince
Beş on kişi toplanarak gizlice
Eylediler bir mahâlde meşveret
 
 
Biri dedi: “Anlaşalım umumen”
Bir diğeri dedi: “Hayır, cümleten
Yekdiğere eyleyelim emniyet
 
 
Hepimizin bugün bağrı yanıktır
Sözümüze işte Tanrı tanıktır
Ben cümleye bel bağladım, güvendim
 
 
Siz hepiniz yarı yolda kalsanız
Vazifeye davet için yalınız
Gideceğim hükûmete ben kendim”
 
 
Her ferdimiz bu fikirde olmalı
Gönüllere fedailik dolmalı
Bağırmalı: Ya adalet, ya ölüm
 
 
Okuyayım şimdi size bir duyuk1
Bir duygudur bende doğdu bu kuşluk
Bir duygu ki hepinizde görürüm:
 

2

 
On yıl evvel yoktu elli obası
Bir jandarma gitse Milli-Ağası
Çölün gizli yerlerine kaçardı
 
 
Beş sancağın şimdi dağı, ovası
Oldu anın atlarının mer’ası
Köylüleri köylerinden çıkardı
 
 
Köy köy bütün halkı talan ederek
Bir çiftçide bırakmadı bir inek
Bütün servet geçti evden çadıra
 
 
Her tarafı sardı azgın kurtları
Diyarbekir, Mardin, Urfa yurtları
Döndü baştan başa ıssız çayıra
 
 
Rençperlerin şimdi boynu büküktür
Çiftçilerin ocakları sönüktür
Her ev canlı bir mezardır kaygudan
 
 
Ekilemez oldu bütün tarlalar
Dikenliğe döndü yeşil ovalar
Zavallılar yine titrer korkudan
 
 
Bilirler ki “Berho Ağa, o alçak”
Bir gün bu boş evleri de yakacak
Taş üstüne taş kalmasın diyerek
 
 
Ey insafsız, ey adalet düşmeni
Kâr etmez mi sana halkın şiveni
Yaşanır mı diken, yaprak yiyerek
 
 
Bir rütbeli gelse ağır tutarsın
Neden fakir ciğerini yutarsın
Dökmektesin niçin rençper kanını
 
 
Askerliğin kıymetini unuttun
Padişahın nimetini unuttun
Yaktın bütün evladının canını
 
 
Bu millette daha damar bitmedi
Namus, gayret her fertte var, bitmedi
Korkmaz mısın bu ümmetin kininden
 
 
Hükûmetin cezasından korkmazsın
Bu ümmetin Hüda’sından korkmazsın
Çıkmış mısın İslamiyet dininden?
 
 
Sen çıktınsa, din erleri çıkamaz
Senin için din evini yıkamaz
Herkeste var bugün büyük bir meram
 
 
Osmanlılar bu vahşete dayanmaz
Kürt kılıcı din kanına boyanmaz
Bugün millet alacaktır intikam
 
 
Medeniler silahlanıp gezemez
Dağlardaki aşaire benzemez
Eşkıyalık etmez sana bakarak
 
 
Ne göçebe ne de Mazıdağlıyız
Hükûmetin kanununa bağlıyız
Hükûmettir öcümüzü alacak
 

3

 
Şiir bitti, bütün gözler açıldı
Gönüllerden yıldırımlar saçıldı
Gelmek için haber gitti ihvana
 
 
Arkadaşlar artıp oldu iki kat
Tecemmu’dan polis aldı malumat
Artık çıkmak lazım geldi meydana
 
 
Bir lahzacık müşavere edildi
Nakîb Bey’in hanesine gidildi
Sökün verdi orda eşraf, ulema
 
 
Dendi: “Gitsin eşraf vali nezdine
Bir nihayet versin anın fendine
Niçin asker göndermiyor Berho’ya?”
 
 
Eşraf Vali Konağı’na varınca
Nakib Bey’in hanesine karınca
Gibi dolmuş olan bütün cemaat
 
 
Vali Bey’in konağına gittiler
“Emniyet yok!” diye feryat ettiler
Hükûmetten istediler adalet
 
 
Vali hemen bir mazbata yazdırdı
Muharrikler ahaliyi azdırdı
“Vali gelsin Telgraf’a” dediler
 
 
Vali dedi: “Sağlam olsam gelirdim,
Ben hastaydım, müftü olsun vekilim”
Müftü vekil olup gitti beraber
Telgrafta on bir gece kalındı
İstanbul’dan birçok emir alındı
Ahalinin dağılması hakkında
 
 
On bir gece dağılmadan ahali
Hükûmete oturdu pek pahalı
Muhabere men olundu serapa
 
 
On birinci sabah çıktı irade:
-O zamana göre pek fevkalâde-
“Berho Ağa gönderilsin Halep’e
 
 
Mağsûb emval toplanılsın serâser
Viranşehir’e sevk olunsun askerler
Mütecasir olanları talebe”
 
 
Bu müjdeye inanarak ahali
Dağıldılar meserretli, safalı
Bu defalık her iş biter sandılar
 
 
Müfettişler gelip savaş edince
Bu defa da iş görmeyip gidince
Bütün millet yine kalben yandılar
 
 
Diyarbekir eşrafından birkaç er
Affolundu Berho ile beraber
Bu fent ile bitirildi mesele
 
 
Ahalinin ümitleri bitmişti
Berho memur olup Şam’a gitmişti
Birdenbire millet verdi el ele
 
 
Rumeli’de millet, asker birleşti
Fedailer dağa çıktı yerleşti
Padişahtan istediler hürriyet
 

İSTİDRAD

 
Ey hürriyet! Bu dünyaya geleli
İnsanların en sevgili emeli
Sensin, seni kan dökerek biz aldık
 
 
Nice erler denizlere döküldü
Nice beller sürgünlerde büküldü
Nice yıllar zindanlarda bunaldık
 
 
Mithat, Kemal gibi şanlı şehitler
Can vererek bize saçtı ümitler
Her gün arttı Genç Türkler’in adedi
 
 
Yüz neferi, gayretinden dolayı,
Sürüldükçe bini oldu fedai
Hiçbirisi bu maksattan dönmedi
 
 
Diri diri gömülenler hesapsız
Cezalandık hep sualsiz cevapsız
Her anda bin matem gördü gözümü
 
 
Avrupa’ya gittik seni bağırdık
Köy köy gezdik halkı sana çağırdık
Gece gündüz sen olmuştun sözümüz
 
 
Kastamonu, Diyarbekir, Erzurum
Bağırdılar: “Ya hürriyet, ya ölüm!”
Bahaneydi vergi, öküz davası
 
 
Bitlis, Halep dahi birer bahane
Çıkararak atıldılar meydana
Maksatları istibdadın imhası
 
 
Komiteler birleştiler Paris’de
Kuvvet geldi umumdaki ümide
Her tarafta hazırlığa başlandı
 
 
Rumeli’de Niyazi’ler, Enver’ler
Daha birçok fedaîler, askerler
Dağa çıkıp kılıcına dayandı
 
 
Şemsi Paşa oldu kurban sağlara
Osman Paşa aşırıldı dağlara
Otuz tabur Redif geldi İzmir’den
 
 
İstibdadın boşa gıktı ümidi
Redifler de asker ile birleşti
Hürriyeti istediler hep birden
 
***
 
10 Temmuzdur bize İyd-i Siyasi Evvel vardı bir Kanuni Esasi
Tatbik etti anı yeni hükûmet
 
 
İkbal, idbar çehreleri çevrildi
Tahsin, İzzet, Rıza, Zeki devrildi
İbrahim’in hiç kalmadı arkası
 
 
Toplanarak bütün ehl-i hamiyet
Her tarafta Merkez açtı Cemiyet
Memleketi aydınlattı Ziya’sı
 
 
Berho Ağa bu işlerden şaşırdı
Alaydaki tüfekleri aşırdı
Çöle doğru firar etti bir gece
Haber aldı firarını Cemiyet
Her merkezden çıkarıldı bir kuvvet
Müfrezeler sevk olundu peşince
 
 
Viranşehr’e dört yüz asker girmişti
Vuruşarak Berho geldi erişti
Askerleri bozdu andan çıkardı
 
 
Her taraftan gelip toplar, taburlar
Kuşatıldı Beliğlerle Haburlar
Asker yavaş yavaş Milli’yi sardı
 
 
Rütbeleri alınarak Berho’nun
Muhtaç oldu yardımına Kanco’nun
Yezitlerin imdadına sığındı
 
 
Altunları çuvalların içinde
Zihni korkunç hayallerin içinde
Gözlerinden belli idi: Yılgındı
 
 
Parasını gâh götürür çadıra
Gâh isterdi Viranşehr’e kaldıra
Emniyetli görmez idi bir yeri
 
 
Emin Paşa yaklaşıyor yanına
Bütün asker susamıştır canına
Kaçamıyor ne ileri, ne geri
 
 
Diyor imiş: “Neye yarar adalet
Ne demektir Müsavat’la Hürriyet
Bu sözlerin manasını anlamam”
 
 
İttihat’ın adı anı yıldırmış
Berho Ağa korkusundan çıldırmış
Şeyh Bâbî’den feyz istermiş her akşam
Sabredelim daha iki üç gün de
Göreceğiz darağacı üstünde
Başlar kesen İbrahim’in başını
 
 
Bin öksüzün çadırını söktürmüş
Nice dulun gözyaşını döktürmüş
Şimdi Humûd, Hansâ döksün yaşını
 

4
NETİCE

 
Toplanmışken üç ordunun askeri
Aşiretler sarmış iken çölleri
Son kötülük olmak üzere millete
 
 
Berho yine bırakmadı inadı
Teslim olmak lazım iken olmadı
Millileri soktu büyük nekbete
 
 
Oralarda durmak mümkün değildi
Bir savaşta mağlup oldu çekildi
Hileyli’de etmek için ikamet
 
 
Takipçiler iğtinama koyuldu
Bütün köyler, hep çadırlar soyuldu
Koparıldı çöl’de kızıl kıyamet
 
 
Emin Paşa yazdıysa da: “Teslim ol”
“Teslim olmam.” dedi, yine buldu yol
Üç taburun karşısından kaçmaya
 
 
Süvariler kalmış idi geride
Yorgun idi gidemedi piyade
Seyrettiler: Geçti bu şom kasırga
 
 
Asker girdi Hileyli’de Hisar’a
Bent vuruldu Kanco ile Bişar’a
Takip için ta Musul’a yazıldı
 
 
İki konak gidemeden ileri
Vurdu anı Hakk’ın gizli askeri
Safiyye’de son menzili kazıldı
 
 
Maiyeti beş bin kişi vardılar
Aşiretler her taraftan sardılar
Saldırdılar bu çobansız koyuna
 
 
Hansa etti aşirete delalet
Eylediler hükûmete dehalet
Toplandılar Cağcağ Nehri boyuna
 
 
Nusaybin’de mavzerleri verdiler
Düşmanlardan selamete erdiler.
Kalplerinde kaldı ceza korkusu
 
 
Gerçi mazlum efrat mesul tutulmaz
Reislerin hiçbirisi kurtulmaz
Anlaradır hükûmetin sorgusu
 
 
Şehitlerin öksüzleri karalı
Hastahane dolusunca yaralı
Çöl köyleri baştan başa harabe
 
 
Bu vahşetler hep anların işleri
İnsan eti kemirmiştir dişleri
Layıktırlar en şiddetli azaba
 
 
Humûd Beyler, Kanco, Bişar Ağalar
Molla Halil gibi azgın boğalar
Ağır ağır mücazatlar görmeli
 
 
Kimisinin asılması gerektir
Kimisinin gideceği kürektir
Suçu hafif olanları sürmeli
 
 
Ey adalet! Ey Allah’ın kılıcı!
Kâm alamaz mazlumlara kıyıcı
Zalimlerin baş düşmanı zulümdür
 
 
İnsanlara sağı solu gösterdin
Vicdanlara doğru yolu gösterdin
Dedin: İşte zulmün sonu ölümdür
 
 
Ey muhabbet, ey cennetin güneşi
Sönmek için bu adavet ateşi
Karanlıklı gönüllere ışık ver
 
 
Vatan ecdat toprağından bir yığın
Bu toprağa kardeşkanı akmasın
Gözyaşıyla ıslanmasın kuru yer
 
 
İki aydır hürriyete kavuştuk
Layık mıdır iki aylık bu çocuk
Lekelensin, güzelliği kirlensin
 
 
Bu melektir bizim için teselli
Çalışalım kalmasına temelli
Onsuz ölüm hayırlıdır bizimçin
 
Yaşasın Hürriyet
1.Tuyuk, Çağatay lisanında parmak usulünde Türkçe şiir demektir.

Bepul matn qismi tugad.

Janrlar va teglar

Yosh cheklamasi:
0+
Litresda chiqarilgan sana:
11 iyul 2023
ISBN:
978-625-99843-0-8
Matbaachilar:
Mualliflik huquqi egasi:
Elips Kitap

Ushbu kitob bilan o'qiladi