Kitobni o'qish: «Sabit Mukanov Romanlarında Diyalog Kullanımı»
Bu çalışmamı Kazak edebiyatının klasik yazarı Sabit Mukanov’un 115. doğum yıl dönümü nedeniyle, armağan olarak sunuyorum.
Araştırma çalışması, eserleriyle Kazak edebiyatına büyük katkıda bulunan, başarılı yazar Sabit Mukanov’un diyalog kullanımındaki farklı yanını, yazarlık ustalığının önemli bir tarafını ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Çalışmada diyaloglar, kahramanın ruh dünyasını derin bir şekilde inceleyen ve her yönüyle ortaya koyan bir araç olarak araştırılmıştır. Bu araştırmalarda, yazarın kahramanlarını tasvir etme, karakterlerini yansıtma aşamasındaki diyalog kullanım biçimleri gösterilmiştir. S. Mukanov’un romanlarındaki diyaloglar, mana, yapı ve işlev bakımından incelenmiş, kullanılan türleri bir araya getirilmiştir. Diyalogların taşıdıkları anlam farklılıkları, her yönden aktarılmaya çalışılmıştır.
Bu çalışma, üniversite ve yüksek lisans öğrencileri, öğretim üyeleri tarafından edebiyat tarihi ile nazariyeleri, edebi çalışma süreci, edebi eser incelemeleriyle ilgili özel ve seminer derslerde öğretici kaynak olarak kullanılabilir. Bunun yanı sıra edebiyat severlere ve genel okuyucuya da hitap etmektedir.
ÖNSÖZ
BÜYÜK ARAYIŞLAR MEYVESİ
Sovyet dönemindeki Kazak edebiyatının önemli temsilcisi olan, Ğ. Müsrepov’un deyişiyle ‘tek başına bir kütüphane dolusu kitap yazmış’ Sabit Mukanov’un oldukça geniş sanatsal yanı bulunmaktadır. Bu değerli yazar, hem kendi döneminde hem de sonraki yıllarda edebi tenkit ve edebiyat bilimi alanlarında büyük değer görmüştür. Bu sebeple, yazarın edebi kişiliğini ve çalışmalarını çeşitli açılardan ele alan tezler ve araştırmalar pek fazladır ve bunlar birçok kimse tarafından bilinmektedir. Bütün bunlara rağmen, usta yazarın zengin mirasının tamamı ele alınmamıştır. Ele alınan eserlerin de yeterince araştırıldığı söylenemez. Sabit Mukanov hakkında araştırılması gereken ve yeni bir bakış açısıyla ele alınması beklenen önemli meseleler oldukça fazladır. Onlardan biri, R. Sultangaliyeva’nın kendi araştırmasında konu ettiği ‘Sabit Mukanov romanlarında diyaloğu kullanma özellikleri’ konusudur. Aslında bu eksiklik sadece S. Mukanov’un edebi çalışmalarına karşı değildir. Diyalog konusu, genel olarak Kazak Edebiyat Bilimiyle ilgili bugüne kadar ciddi bir şekilde dikkate alınmayan önemli konulardan biridir (Sadece bir savunma tezi ve Kazak bilim adamlarının çeşitli çalışmalarında yer alan fikirlerle düşünceler mevcuttur). Genç araştırmacının çalışması, bu eksikliğin yerini doldurmak amacıyla yapılan ilk çalışma olması bakımından önemlidir. Bu, araştırma konusunun ilmi açıdan da önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.
Genç yazar, edebiyatseverlerin ve geniş okuyucu kitlesinin beğenisini kazanmış olan ‘Botagöz’ ve‘Sır Derya’ romanlarını, ‘Kayan Yıldız’ dilojisini (І-ІІ kitaplar) kaynak olarak almıştır. Bu eserlerdeki diyalog örneklerinin yazar tarafından nasıl ustalıkla kullanıldığını ve diyaloğun kahraman karakterini ortaya koyup tanıtmadaki işlevini irdelemiştir. Bu amaçla, elde edilen kesin sonuçları bir araya getirip karşılaştırmalara dayanarak yazarın ustalığını belirlemiştir. Çalışmasında bu ustalığı derecelendirmeyi, açığa kavuşturmayı ve neticelendirmeyi amaçlamıştır.
Araştırmacı, inceleme çalışmasının ilk bölümünde (Botagöz ve Sır Derya romanlarındaki diyalog örnekleri ve onun kahraman karakterini tanıtmadaki rolü) adı geçen romanlarda kullanılan diyalog şekillerinin üzerinde ayrı ayrı durmuştur. Bu konuda kesin örnekler verip yorumlar getirmiştir. Diyalogların kahramanın huyunu suyunu tanıtmadaki işlevini ve anlamını kavrayarak, bu açıdan yazarın ustalığını tanımaya ve onu yorumlamaya çalışmıştır.
Botagöz, tarihi bir dönemdeki halkın egemenlik adına yaptığı mücadeleleri ele almak için özel olarak yazılmış bir eser olduğundan, orada çeşitli topluluk temsilcilerinin kişilikleri, hayalleri, gayeleri ve yaptıkları işler tasvir edilmiştir. Bununla ilgili olarak araştırmacı, romanın diyalog bakımından zengin olduğunu göstererek, kullanılan diyalog türlerini çeşitlendirmiştir. Bu türlerin özelliklerini ayrı ayrı ortaya koymaya çalışmıştır. Sonuç olarak, Botagöz romanında oluşturulan diyalogların konu ve düşünce amacına uygun olarak dava diyaloğu, tartışma diyaloğu, sorgulama diyaloğu gibi keskin, psikolojik türlerinin çok kullanıldığı hakkında yerli yorumlar getirebilmiştir.
Oysa Sır Derya romanı, sosyalist hayat gerçeğini ortaya koymak için kaleme alınmıştır. Bu romandaki diyalog çeşitlerinin de anlamı çok özeldir. Buradaki diyalogların asıl amacı, kahramanların ortak anlayışlarını, birliğini, psikolojik uyumunu tanıtmaktır. Bu sebeple araştırmacı, eserde uyum diyaloğu, anlaşma diyaloğu, sır paylaşma diyaloğu, mizah diyaloğu örneklerinin daha çok kullanıldığını doğru bir şekilde ispatlayabilmiştir.
“Yazarın ‘Kayan Yıldız’ (І-ІІ кitaplar) dilojisindeki diyalog kullanma ustalığı” adlı ikinci bölümde araştırmacı, ana kahraman Çokan, onun babası Cengiz, ninesi Ayğanım, anası Zeynep, sevgilisi Ayjan, Rus askerî görevlileri ve bürokratları (Gasfort v.b.), arkadaşları (Potanin ve Dostoyevski v.b.) arasında gerçekleşen diyalogların üzerine önemle durup inceleme yapmıştır. Böyle incelemeler sonucunda eserde tartışma ve ayrıntı diyaloglarının çok kullanıldığını belirlemiştir. Bu konuda “Yazar, romanda Çokan karakterini tanıtmada, eski ile yeninin arasındaki çatışmayı vermede ve düşünce yapısını sunmada tartışma diyaloglarını çok kullanır.” diye yorum getirmiştir.
Genç araştırmacı, diyalog konusunun Kazak edebiyat biliminde yetersiz ele alınması hakkındaki görüşlerini Rus, Alman, İngiliz, Amerikan Edebiyat bilimleri ve Dil Bilimi alanlarında yapılan araştırmalar sonucuna dayanarak bildirmiştir. Kendine has ilmî tahminler ve yorumlar (diyalogları şartlı bir şekilde sınıflandırması) yapmıştır. Bütün bunların da takdir edilecek bir adım olduğu tartışılmazdır. Yazar, diyalogları kendi çapında sınıflandırırken, belli kaynak metinlere dayanmış, ortaya ilginç ve anlamlı fikirler atmıştır. Bu fikirler çeşitli tartışmalara da yol açabilir. Fakat sonuçta, araştırmacının ele aldığı konuya hakim olduğu, geniş çapta araştırma yaptığı, Kazak, Rus ve yabancı edebiyat bilimlerindeki gerekli ve faydalı düşünceleri, yorumları araştırma esnasında dikkate aldığı görünmektedir. Araştırmacının konu hakkındaki yorumları, belli metin incelemelerine dayandığı için edebi nazariyeler açısından anlamlı ve pratik açıdan da önemli kaynak teşkil edebilir.
Araştırma çalışması, edebiyatla ilgilenenlere ve okuyuculara, geride halkının değer verdiği edebi eserler bırakmış olan büyük yazarı yeni bir yanıyla tanıtacaktır. Aynı zamanda bu çalışmanın diyalog kullanımının kendine has ustalığını ayrıntılı bir şekilde ortaya koymasından dolayı, esere değer kazandıracağını düşünmekteyiz.
Önümüzde Kazak edebiyatının büyük yazarı Sabit Mukanov’un 115. doğum yıl dönümü yaklaşmaktadır. “Sabit Mukanov romanlarında diyalog kullanımı” adlı araştırma çalışması, genç araştırmacının bu önemli güne layık armağanıdır diye düşünüyoruz.
Profesör, Filoloji İlimlerinin AdayıSerik Makpıroğlu
GİRİŞ
Kazak Millî edebiyatı mirası, zengin ve uçsuz bucaksız hazinelerle doludur. Her devrin herhangi bir eseri, okuyucularını kendine çekebilir ve büyük bir araştırma konusu olabilir. Özellikle Kazak edebiyatının altın asrı sayılabilecek XX. asır, Millî Kazak edebiyatına örnek olabilecek ve tarihi yansıtarak okuyana ibret verebilecek birçok eser kazandırmıştır. Bu verimli devrin edebi başarıları arasında, söz konusu eserlerin içinde, Sabit Mukanov romanlarından da söz edebiliriz.
Sovyet dönemindeki Kazak edebiyatının gelişmesine ve olgunluğa erişmesinde kendince katkıda bulunan, ‘tek başına bir kütüphane dolusu kitap yazan’ (G. Musrepov’un deyişiyle), ‘devler grubunun’ önemli temsilcisi, Millî edebiyatımızın tanınmış şahsiyetlerinden biri S. Mukanov’un nesir, şiir, tiyatro alanlarında verdiği eserlerinin bugüne kadar birçok araştırma çalışmalarına konu olduğu, gerekli değeri gördüğü aşikârdır. Fakat “Yazarın bin bir türlü yaratıcılık özelliklerinin bütün sırları ortaya konularak yeterince incelenmiştir.” demek için, henüz çok erken. Mantıklı araştırmacıların, yeni bakış açısıyla getireceği yorumlar doğrultusunda incelenmesi gereken araştırma alanları hâlâ oldukça fazla. Mesela; araştırma konumuz olan, “S. Mukanov romanlarında diyalog kullanımındaki farklılıklar” meselesi, yeni araştırmacılar için bir örnek teşkil edebilir.
Memleketimizin bağımsızlığını ilan ederek egemenlik kazanması, ХХ. asrın son çeyreğindeki önemli hadiselerden biri sayılır. Eski devirlerden bu yana, özlem duyduğumuz ve sonunda kavuştuğumuz özgürlük ve eşitlik, halkımızın manevi mirasına sahip çıkmasına, milletimizin medeniyetini, edebiyatını, dünya görüşünü tekrar gözden geçirmesine, hepimizin kültürümüzü özgürce yeniden incelememize, yeni yorumlar getirebilmemize imkân vermektedir. Bu sayede, Kazak halkının asırlar süren tarihe sahip edebiyatını milletimizin refahı ve geleceği için araştırıp günümüze kazandırma yolunda birçok verimli çalışma yapılmaktadır. Yeni yayımlanan 100 ciltlik ‘Babalar Sözü’, 10 ciltlik “Kazak Edebiyatı Tarihi”, bu önemli çalışmaların ilk meyveleri sayılır. Adı geçen 10 ciltlik eserin genel yayın yönetmenliğini S. Kirabayev üstlenmiş ve 8. cildinde yazar S. Mukanov’un eserleri incelenerek, bu eserlere yeni bir bakış açısı kazandırılmıştır [1, 170-211 ss].
“ХХ. asır realizmi bize günlük hayattaki insanlar gibi konuşan karakter görüntüsünü sunar” [2, 150 s.] diyor Rus edebiyatçısı L. Y. Ginzburg. Ama bu yorumu tamamen kabullenmek yersizdir, çünkü edebiyat, yaşamdaki sözleri hiçbir zaman olduğu gibi kullanmıyor. Yazar, kelimelere yeni anlamlar yükleyerek, olayları ve diyalogları sanatlı ve görkemli bir dille ifade eder. Yazar, kahramanın konuşmalarını belli bir diyalog ya da monolog haline getirir ve genelde edebi dilin normlarına uyar. Bu yüzden eserdeki kahramanın sözleri, sanatlı bir dille ifade edilmiş olur. Bu arada biz, öncelikle sanat eserlerindeki diyalog konusuna değinmeyi, sonrasında karakter dilini ele almayı uygun gördük. Çünkü edebi eserdeki karakterin portresini her yönden araştırabilmek için öncelikle diyalogun edebi ve sanatsal anlamını kavramak, önemini belirleyebilmek çok mühimdir.
Edebi, gerçekçi, figüratif dil, eserin asıl değerini belirleyen en önemli ölçütlerdir. “Dil, edebiyatın ilk öğesi, esas silahıdır. Olgularla ve yaşamın gerçekleriyle beraber edebî malzemeyi oluşturur.” diyen Maksim Gorki’in edebi eserdeki dilin önemini ilk sıraya yerleştirmesi boşuna değildir. Dilin, eserin bileşimine güzellik katan, eseri besleyen temel madde olduğunu edebiyat klasiklerinin hemen hemen tümü ortaya koymuştur.
Araştırmacı G.O. Vinokur kendi döneminde ‘en seçkin edebi eserin dili, canlı dildir. Bununla birlikte, sanat eseri dilinin edebî normlarını korumuş olması gerekir’ fikrini savunmuştur. [3, 69 s].
Edebi eser dili denildiğinde ilk akla gelen şeyler, edebi eserdeki yazarın anlatımı, tasvir etme dili ve karakter konuşmalarıdır. Edebi eserin etkileyiciliğini, imgelerini, gerçekçiliğini ortaya koyan yazarın sözleri de, kahramanların sözleri de birbirini tamamlayan, birbirine çok yakın, sağlam ilişki içindeki bileşenlerdir. Eserdeki insan kişiliğini tasvir etmede ikisine de önemli görevler düşmektedir. Eğer edebi eserde yazar, insan görüntüsünü portreleyip onu dolaylı yollardan veya direkt karakterize etmek istiyorsa, kahramanın manevi dünyasını, düşüncelerini, diğer kahramanlara olan bakış açısını, içinde kopan fırtınaları, diyalog veya monolog şeklinde ve bunlara ek olarak kendi sözleriyle okuyucuya ulaştırabilecektir. Bu edebi eser dili tasvirciliğinin iki yönlü görünüşüdür.
Bu arada eser diliyle ilgili Rus edebiyat bilginlerinin fikirlerine yer verecek olursak, V.E. Halizev’in “Edebi eserin imgeleri iki planlıdır ve edebi metin birbirinden kopmayan iki olgudan oluşur. İlki, öncelikle gerçeğin kelime anlamının öne çıkmasıdır, ikincisi ‘kelime anlamı olmayan’ alt mesajla devam etmesidir. Bundan sonra, birisine (haber verene, lirik kahramana, karaktere) ait söylenen sözün sırası gelir. Bunun sayesinde edebiyat, insanların düşüncelerine ve entelektüel davranışlarına daha geniş açıdan bakabilir” [4, 99 s] diye belirtmesi boşuna değildir. O zaman eserdeki gerçeği ve hakiki doğallığı tasvir eden, ‘kahraman sözlerinin dışındaki’ kelimeler topluluğu yazarın sözü iken; anlatıcıya, lirik kahramana, belli bir karaktere ait aktarımların ‘kendine özgü kişiselleştirilmiş kahramanın sözleri’ olduğunu belirlemiş durumdayız. Bizim bahsetmek istediğimiz de edebi eserdeki kahraman dilidir.
Kahraman konuşmalarını sürekli değiştirerek, değişken kahramanın doğasını anlatma ustalığı, her yazarda farklı türlüdür. Yazar kahramanı kendi sesiyle, kendi diliyle ve kendine ait tarzla ayrıcalıklı duruma koyar. Tanınmış bilgin, akademisyen D.S. Lihaçev’in eski Rus edebiyatıyla alakalı, “Konuşan insanın, yani hareket halindeki şahsiyetin sözü, onun için konuşmuş olan yazarın sözleridir” [4, 230 s] gibi bir yorumu vardır. Bilim adamı, yazarı yaradılış şekliyle bir kuklaya benzetir. Kuklayı ise özel hayatından, kendi sesinden ayrılmış olan bir nesneye benzetir. Onun için yazar kendi sesiyle, kendi diliyle, kendine has üslupla konuşur. Yazar için de her kahraman, birer kukla gibidir. Yazar o kahramanların konuşmalarını ya da konuşmak istediklerini kendi sesiyle ulaştırır.
Kahramanın konuşmaları, her eserin tür özelliklerine göre değişiklik ve çeşitlilik gösterebilir. Bu edebiyatla ilgilenen toplumların eskiden beri bildiği bir husustur. Mesela, tiyatro eserlerinde kahramanın konuşması önemli yere sahiptir. Tiyatro oyununda yazar, kahramanın karakterini onun konuşmaları (monolog, diyalog) aracılığıyla ortaya koyar. Kahraman konuşması, tiyatro eserinin başlıca sanat bileşenlerinden biridir. Epik, lirik türlerde de kahraman konuşmasının insan portresini ortaya koyma esnasındaki sanatsal rolü oldukça önemlidir.
Araştırmanın en önemli amacı, diyalogun yazarın romanlarındaki kullanılış özelliklerini belirlemek ve edebi eserdeki ‘kahraman diliyle kahramanların karakterini ortaya çıkarma sanatını’ Sabit Mukanov romanlarını esas alarak açıklamaktır.
G.P. Abramoviç, tanınmış eserinin “Edebi Eserin Dili” adlı bölümünde kahraman diline ilişkin “Konuşan şahsın dili, kahramanın karakterini ortaya çıkarmak ve özelliklerini fark ettirmek için kullanılan bir araçtır. İnsanların dili, onların hayat tecrübesinin, kültürünün, aklının ve düşüncelerinin, psikolojisinin özelliklerini gösterir. Bahsedilenlerin hepsinin, her kelimede ya da cümlede dile getirilmeyeceği bellidir. Fakat en sonunda, bir şekilde kendisi hakkında bilgi vereceği aşikârdır.” diyerek fikirlerini öne sürer.
Konuşmacının dili, edebî portrenin özel aracı gibidir. Konuşmacı dilinin özelliklerini (roman türü esas alındığında) M.M. Bahtin, derin ve imalı bir dille tasvir eder: “Konuşmacı ve onun romandaki sözü, konuşma dilinin ve edebi portrenin aracıdır. Konuşmacının sözleri, romanda sadece konuşturularak ve sunularak bırakılmaz. Bunun yanı sıra, sanatsal açıdan tasvir de edilir.” diye açıklamıştır. [5, 138-142 ss].
Burada öncelikle kahramanın dili, edebi bir karakteri vurgulama ve canlandırma aracı olmasına rağmen, o kahramanın iç dünyasının, medeniyeti ile hayat tecrübelerinin, aklıyla düşüncelerinin, psikolojisinin özelliklerini tasvir eden edebi yöntemdir dersek, diğer taraftan edebi tasvirin özel parçası olduğunu da belirleyebiliyoruz. Edebiyat, edebi karakter tipine konuşmayı ekleyerek insanı konuşan olarak gösterir. V. İ. Halizev; “Kahramanlar, kendilerini konuşma sırasında ya da kendi kendilerine yaptıkları iç konuşmalarıyla ortaya koyarlar.” diyerek [4, 194 s], kahraman dilinin sahibini tam olarak belirlemiş, onu “konuşan insan” olarak adlandırmıştır. Böylece o, romandaki kahraman dilini inceleyen M. M. Bahtin ile tamamen aynı fikirde olduğunu ortaya koyar. G. P. Abramoviç ise edebi karakteri ‘faaliyetleri icra eden’ olarak, kahraman konuşmalarını ‘faaliyetleri icra edenin dili’ olarak belirtmiştir. İşte bu ‘konuşmacı insanı’ ya da ‘faaliyetleri icra edeni’ sadece konuşturarak tanıyabiliriz. Bu düşüncenin önemi, Z. Kabdolov’un yorumlarından da açık bir şekilde görünmektedir: “Edebiyattaki insanın iç dünyası, sadece karakteristik özelliklerini ortaya koymakla, kendini yaklaşık olarak tarif etmekle veya sevinç ve üzüntülerini tasvir etmekle ortaya konmuş olmuyor. Onu konuşturarak karakterinin birçok yanını göstermek mümkündür. ‘İnsan konuşursa’ dedikleri gibi, herkesi konuşması sayesinde daha iyi tanıyabiliriz. Çünkü herkesin konuşmasında onun bütün iç dünyası, kendine has psikolojik farklılıkları, aklı, düşüncesi, duyguları, anlayışı, idraki, inancı, bilimi, kültürü dupduru bir biçimde gözler önüne serilir.” [6, 106-108 ss].
‘Dil, kendi yaradılış biçimini sadece diyalog sayesinde açığa kavuşturabilir’ düşüncesine dayanarak [4, 196 s], ‘konuşmacı insan’, yani kahraman, kendi iç konuşmalarıyla düşüncelerini, üzüntülerini, kararlarını, gizemli duygularını başkasına açıklayabilir; monolog veya diyalog aracılığıyla, yaradılışını ortaya koyarak kendini tanıtabilir.
“Her hangi bir diyalogun başlıca konuşmacıları, okuyucu-yazar ve yazar-oyuncu olarak kabul görülmektedir. Özel bir ön hazırlık yaparak, ‘planlı program’ oluşturulduktan sonra ortaya çıkmak, diyalogun tabiatına aykırıdır. Onun en önemli özelliği, konuşma durumuna uyum sağlayarak, ‘konuşkan’ olmasıdır. Diyalogda özel ‘sunucu’ olmaz. Her katılımcı sohbet ettiği insana soru sormakla değil, kendi özel durumunu, bireysel konumunu ortaya koymakla işe başlar” [7].
Sabit Mukanov hakkındaki araştırmaları derinleştirerek, başarılı çalışmalar yapanların sayısı az değildir. T. Nurtazin, A. Tajibayev, M. Karatayev, B. Kenjebeyev, T. Kakişev, S. Kirabayev, A. Nurkatov, K. Jarmagambetov, S. Seyitov, M. Hasenov, K. Er-göbek, S. Makpıroğlu, R. Turısbek ve diğer bilim adamlarının ilmi çalışmaları ve yazarın ustalığını araştırırken ortaya koydukları eserler, Sabit Mukanov’un önemli kaynakları oluvermiştir. Yazarın edebi mirası haline gelen bu bilimsel çalışmalar, ayrı tarzlarla değil, poetik yaklaşımla geniş açıdan araştırılarak incelenmiştir. Fakat bununla birlikte, bizim incelemek üzere olduğumuz yazarın eserlerindeki diyalog konusu, yapılan bütün araştırmaların dışında kalmış gibidir. Bizim irdeleme konumuz sadece diyalog hakkında genel bilgi verip, yüzeysel açıdan araştırmakla yetinmeyerek, Rus ve Kazak edebiyat bilimindeki diyalogun teorik açıdan araştırılmasını esas alıp, Sabit Mukanov eserlerindeki diyalogun üstlendiği görevi belirler ve muharririn diyalogu kullanırken öne koyduğu amaçları ile yazarlık ustalığının yeni bir yanını ortaya koyar.
Sabit Mukanov romanlarındaki diyaloğu kullanma özelliklerini belirlemede yazarlık ustalığı önemli bir yer tutar. Bu yaratıcı süreçteki diyalogla kahramanın dilini ulaştırma, bireyselleştirme, karakteri tanıtma ve canlandırma şeklini, M. Bahtin, L. Ginsburg, A. Çudakov, V. Halizev, A. Belitskiy, G. Abramoviç ve diğer ilim adamları çalışmalarında incelemişlerdir. Diyalog meselesinin inceliklerini ortaya koymada Sabit Mukanov’u esas almışlardır.
Kazak edebiyatında, eserlerdeki kahraman dilini özenle araştırarak, monolog, diyalog meselesi hakkında fikirlerini öne süren bilim adamları içinde A. Baytursınov, M. Avezov, K. Jumaliyev, Z. Kabdolov, H. Adibayev, A. Narımbetov, T. Sıdıkov, B. Maytanov, Z. Bisenğali, T. Rahımjanov’u sıralayabiliriz. Nesir çalışmasını oluşturan edebi parçalarda, diyalogdan ziyade monolog üslubu daha çok araştırılmıştır. Bunların içinde G. Piraliyeva’nın ‘İç Monolog’ (1994) adlı ilmî çalışmasını gösterebiliriz. Diyalog ise özel bir araştırma alanı olmasa da, karakteri canlandırmanın, kahraman portresini açıkça göstermenin verimli bir yöntemi olarak az çok sözü edilen türlerdendir. Diyalogun yazar dilindeki kullanılışı, genç araştırmacı Ş. Abişeva’nın yakın bir tarihte savunulan ‘Jusipbek Aymavutov Romanlarındaki Diyalog Kullanma Örnekleri’ (2005) adlı ilim adaylığını savunma tezinde özel olarak incelenmiştir.
Yazarın özel beceri kabiliyetinin yüksek olduğunu ve birçok yönteme hakim olduğunu düşünürsek, kahramanın karakterini ortaya koyup, açıkça göstermede esas anahtar sayılan, yazarlık ustalığının bir yanını ortaya koyan diyalog yöntemini ayrı, belli bir sistemle inceleyerek, yazarın eserlerindeki çeşitli diyalog örneklerini sadece edebi özellikleri açısından değil, işlevsellik açıdan da ortaya koymak, günümüzde yapılmasına ihtiyaç duyulan araştırmalardan biridir.