Kitobni o'qish: «Doğu ile batı arasında fark var 2»
Giriş
Artık Doğulu ve Batılı eskisinden daha sık karşılaşıyorlar. Dolayısıyla birbirlerini anlama konusunda daha sık zorluk yaşıyorlar ve çoğu zaman çatışmanın kökenini kültürel farklardan kaynaklandığını göremiyor, onu kişisel bir çatışma zannediyorlar. Biz bu çatışmayı yalnızca Batı’yla karşılaşmamızda değil, her gün içimizde yaşıyoruz; ne de olsa kendimizi seksen yıldır Batılılaşmaya çalışan Doğulular olarak görüyoruz. Ve belki son zamanlarda ufak ufak Doğululuğu bir erdem olarak görmeye başladık; sonu nereye varır kim bilir?
Elbette “Doğulu” ve “Batılı” kavramları göreceli kavramlardır. Her yerin bir batısı, bir de doğusu olduğu gibi Batı olmasa Doğu olmayacak, Doğu olmasa Batı. “Asya’dan bir kısrak başı gibi Avrupa’ya uzanan” biz Türkler bir elimizde Doğu, bir elimizde Batı, bir Batılı gibi faydalı, bir Doğulu gibi insaflı bir karara varabiliriz.
Bu kitapta bir Batılı gibi araştırdık, soruşturduk, analiz ettik; bir Doğulu gibi, eğlendik, eğlendirdik, senteze vardık. Bilgilenelim, çözelim dedik ama kara kara da düşünmeye hiç niyetimiz yok. Karadeniz’de gemilerimiz batmadı ya! Boşuna dememişler işte…
“İdraki meali bu küçük akla gerekmez, zira bu terazi bu kadar sikleti çekmez.”
Kavram Olarak Doğulu Ve Batılı
“İnsanlardaki önyargıyı parçalamak atomu parçalamaktan çok daha zor.”
– Einstein
Peki Doğulu ne demek, Batılı ne demek? Mesela “Uzak Doğu” diyoruz, ama kime göre uzak? Evet, Amerikalılara göre Japonlar Doğulu, ama Amerika Japonya’nın doğusunda.
Bugün kullandığımız “Doğu” ve “Batı” kavramları, “Orta Doğu,” “Uzak Doğu” gibi kavramlar hep Avrupa’ya göre tanımlanmış. Batı deyince Avrupalı demek istiyoruz. Batı uygarlığı kültür öğelerini Yunan, Roma, Yahudi ve Hıristiyan düşününden aldı ve kendini bu şekilde tanımlıyor. Nitekim ortaçağda Kudüs merkez olarak alınır, kıtalar buna göre konumlandırılırdı.
Bununla birlikte ayrım tümüyle coğrafi değildir. Mesela 1400’lü yıllarda Avrupa’nın en batısı olan Endülüs bir Doğu ülkesi olarak görülürdü. “Batılı” aslında bir kültürel öğe olarak, “Doğulu olmayan” anlamında tanımlanıyor. Bu alanda bir uzman olan N. Davies şunları söylüyor: “Merkez üs olarak Avrupa’da yerleşmiş olan Hıristiyan uygarlığı, 7.yy.dan itibaren İslamiyet ile olan dinsel sınırla tanımlanmıştır. Hıristiyanlık Batı’dır, İslamiyet Doğu.”
Klişeler: Doğulu ve Batılı Kim?
• Batılı en iyi ile,
Doğulu en kötü ile yarışır.
• Batı’da iyi yapılan işlerin duyulması âdettir.
Doğu’da ise kötü işlerin duyulması adettir.
• Doğu’da felaket ve acılarla karşılaşmak, insanların dayanma gücünü azaltır.
Batılı insan böyle durumlarda başkasının yardımına koşarak kendi moralini yükseltir.
• Doğu toplumlarında kötülüğün en az zararlısı, iyilik gibi karşılanır.
Batılı böyle bir ayrım yapmaz; kötülük kötülüktür.
• Doğu ve Batı iki ayrı dünyadır. Doğu’da beraberliğin hamuru sevgi ve inançtır.
Batı’da yararlılık ve güven düşüncesi insanları birleştirir.
• Doğu’da aile hayatı, yatak odası ile sofra arasında kurulu bir temel üzerine oturtulmuştur.
Batılı aile ise temellerini toplumda hissetmedikçe rahatlamaz. Bunun içindir ki Doğulu aile doğa kanunlarıyla, Batılı aile ise toplum kurallarıyla bağdaşmış olarak yaşar.
• Batı’da önde gidenler arkadakilere bereket tohumları saçarlar.
Doğu’da ise arkadan gelenler önden gidenlerin saçtıkları tohumları yiyerek geçinirler.
• Doğu’da kendini bilenler daima kendini bilmeyenler tarafından ezilmiştir.
Batı’da ise kendini bilenleri yol aydınlatıcı bir ışık gibi kullanırlar.
• Batılının karnını doyur haklarına dokunma, o zaman bir kuzu kadar uysal olur.
Doğulunun ister haklarını tanıma, ister aç bırak; ama gönlünü almasını bil, o da kuzu kesilir.
• Batılı, amacını gerçekleştirmek için günlerini de yıllarını da üşenmeden, yorulmadan harcamasını bilir.
Doğuluya gelince onun beklemeye tahammülü yoktur. Başarı uğruna kendini de başkalarını da harcayıverir.
• Doğu’da mevki insanlara değer kazandırır.
Batı’da insanlar mevkilere değer katarlar. Bunu Doğulu da bilir. Onun için, “Bazı kollar bileziklerle, bazı bilezikler de kollarla övünür,” demişlerdir.
• Doğu’nun sosyal hizmet anlayışı ölmemek için,
Batınınki yaşamak içindir.
• Doğulu gönlü isterse, özveride bir Batılıdan çok cömert davranabilir.
Batılı için özveri, bir gönül işi değil bir görev işidir.
• Doğulu hisseder,
Batılı düşünür.
• Batılı düşünür,
Doğulu konuşur.
• Batılı konuşur,
Doğulu ya susar ya bağırır.
• Doğulu bekler,
Batılı bağlasanız durmaz.
• Doğulu, Batılı gibi giyinip, Batılı gibi eğlenmeye başlayınca kendini Batılı olmuş sayar ama hiçbir zaman onun gibi çalışıp onun gibi sorgulamaz.
• Doğu halim selim,
Batı ise daha katı bir kültüre gebedir.
• Doğu kedi, Batı köpektir.
Doğu, kedi gibidir; iyiliğin dokundu mu gözlerini yumar, bir daha da seni sormaz, vefasızdır.
Batı, köpek gibidir; menfaat kokladığı yerde köpeğin kemiği araması gibi çıkarlarının peşinde koşar ve bulduğu her şeyi sonuna kadar kullanır tüketir.
• Doğu erildir (erkek),
Batı dişil (kadın).
• Güneş Doğu’dan doğar,
Batı’da batar.
• Doğu’da erkekler zenginleşince üçüncü-dördüncü kez evlenir,
Batı’da erkekler zenginleşince boşanırlar.
• Doğu’da evin içi temizdir.
Batı’da evin dışı temizdir.
• Doğu’da hemcinslerin el ele tutuşması normaldir,
Batı’da eşcinsellik göstergesidir.
• Doğu’da sükût altındır,
Batı’da başarının sırrı kendini ifade etmek ve ön plana çıkmaktır.
• Doğu’da huzur aranır,
Batı’da huzur satın alınmaya çalışılır.
Gündelik Hayatta Doğu-Batı
“Batı’ya özenmiş Doğulu, ona benzemeye çalışırken daha çok, onun yapmadıklarını yapmak illetine tutulur. O zaman da, artık ne Doğuludur ne de Batılı.”
– Kazım Taşkent
Kola içmek, kot pantolon giymek ve bilgisayar teknolojilerini kullanmak, Batılılaşmak ve Batılı zihniyeti benimsemek manasına gelmez. Tüketim nesneleri Batı kaynaklı olabilir ama tüketim alışkanlıkları ve şekli hâlâ Doğulu zihniyeti yansıtabilir. Meselâ otomobil Batı kaynaklı bir ulaşım vasıtasıdır fakat bunun kullanılabileceği yolların düzeni ve trafikte seyir alışkanlıkları Doğulu zihniyeti yansıtıyor olabilir.
Ferdi Yaşam
Batı'da her birey prensip olarak yalnız doğar, yalnız yaşar ve yalnız ölür. Kişi, genellikle, büyük bir evde yaşayan küçük bir ailenin üyesi olarak başlar hayata. Aile en iyi ihtimalle üç kişiden oluşur: Anne, baba ve çocuk. Fakat daha büyük bir ihtimal, çocuk eğer taşıyıcı bir anneden doğmamışsa, babasını yalnızca sperm bankasındaki fotoğrafından tanır. Batı’da bebekler kanlı manlı çirkin, garip yaratıklardır. Ailenin üstüne titizlikle hesaplanmış, ama yine de büyük bir yük getirirler.
Doğu’da doğum sırasında anne ve babanın haricinde, anneanne, babaanne, teyzeler, amcalar, halalar, dayılar, eltiler, görümceler, erkekse gelecekteki kirvesi, ayrıca komşular ve bir ihtimal mahallenin muhtarı hazır bulunur. Çocuklar küçük bir eve, ama büyük bir aileye doğarlar. Bebekler hep nur topu falan gibidir, sofraya hemen bir kaşık eklenir. Ve bilinir ki erkekse babanın işi, kızsa ananın işi bundan böyle azalacaktır.
Batı’da çocuk, yetişkinlere özgü bütün kişilik haklarına doğuştan sahip bir birey olarak giderek artan sorumluluklar ve bu sorumluluklarla beraber gelen yetkiler alır. Önemli meselelerde herkes evcilik oynar gibi bir araya gelir ve çocuğun fikri en az büyüklerinki kadar, hatta çoğu zaman daha fazla, geçerlidir. Aile, evi taşıyacağı; anne, başka bir çocuk doğurmak istediği; baba, işini değiştirmeye niyetlendiği zaman çocuğun onayını almak zorundadır. Daha gaga, mama diye sesler çıkaran bebek, sorulan sorulara cevap veremeyecek durumdaysa da bir yetişkin gibi ona her şey anlatılır. Şimdi değilse bile ileride nasıl olsa anlayacaktır.
Doğu’da hak verilmez, alınır ve çoğu zaman da zorla alınır. Tabii bu durum sadece erkek çocuklar için geçerlidir. Kız çocuklarının hakları genelde bir sonraki reenkarnasyona bırakılır. Erkek çocuk ablalarının saçlarını yolarak, yaşıtlarının gözlerini morartarak ne kadar büyüdüğünü anne ve babasına kanıtlar. Aile, çocukla ciddiyetle konuşabilmek için onun dövülme yaşına gelmesini bekler. O zamana kadar hep “aferin oğlum” alır. Ailede önemli konular konuşulurken çocuklar odadan dışarı çıkarılır. Eğer söz hakkı almaya çalışılırsa, ona, “İki kişi konuşurken üçüncüye … yemek düşer” nakaratı hatırlatılır.
Batı’da üniversite biter bitmez, gençler yirmi küsur senedir cep harçlığına bağlı olmanın hırsıyla hemen bir işe girerek hayatın sorumluluğunu üstlenir. Ancak daha önce iş hayatında doğru bir seçim yapması için ailenin son kıyağı olarak bir dünya seyahatine çıkar. Gelir gelmez kendilerine bir ev alır ve hayatlarının geri kalanı boyunca onu öderler.
Doğu’da üniversite okuyanlarla okumayanlar akşam kahvede buluşup okey oynarlar. Gazetelerde iş arayıp internet kafelerde oyun oynayıp geceleri sokak lambalarının altında ait oldukları çeteyle çekirdek çitleyip mavra atarken yuva kuracak çağa geliverirler. Bunu da zaten önce kendileri değil, anne ve babaları fark eder. Başka işleri güçleri olmadığı için evlendirilmelerine karar verilir. Evdeki, varsa çocuk odasındaki eşyalar çıkarılır ve yerine çift kişilik bir yatak konur. İş meselesi ise bir tanıdık veya akraba aracılığıyla çözülür.
Batı'da bireyler tümüyle kendilerinden sorumludur; hatalı bir davranışın utancını sadece hatayı yapan taşır. Başarı ve hata bireyseldir.
Doğu'da ise önemli bir hata durumunda sırasıyla birey, ailesi, akrabaları, mahallesi ve en son ait olduğu şehir utanç içinde yaşar.
Batı’da bir insanı tanımak istediğiniz zaman, onu uzun uzun inceleyip dinlemek zorundasınızdır.
Doğu’da bir insanı tanımak istediğiniz zaman nereli olduğunu sorarsınız.
Batı’da dinlenmek için birey bir anlamda hayatın dışına çıkmak zorundadır. Karı ve kocanın birbirinden yorulup yalnız tatile çıkması nadir rastlanılan bir olay değildir. Bireyler yalnız başına dinlenmeyi tercih ederler, ziyaretlerden önce mutlaka, ama mutlaka, evet mutlaka aranmalı, mümkünse bir hafta önceden haber verilmeli ve bir saat önce telefonla kişinin rahatsız edilip edilmeme isteği teyit edilmelidir.
Doğu’da çat kapı yapılır. Kapı açıldığı anda her iki taraftan aynı anda, “Aaaa, Haaaa, Hoooo, Yavvv” gibi mutluluk sesleri çıkar. Yalnızlık acınılacak bir durumdur. Bir şekilde yalnız yaşamak zorunda olanlar arkadaşları ve akrabaları tarafından sırayla ziyaret edilir. Gelirken de dolma, içli köfte gibi yemekler getirilir. Erkekse eve gelindiğinde bulaşıkları ve çamaşırları yıkanır (Kadın zaten kendi başına yaşayamaz).
Bepul matn qismi tugad.