Kitobni o'qish: «Heleteli Şairler ve Şiirleri»
Bu kitabı, böyle bir eserin yazılmasını birlikte hayal ettiğimiz, Bibioğlum, Öğretmen Mehmet Barak’ın Aziz Hatırasına İthaf Ediyorum.
SÖZ BAŞI
Yaklaşık beş asır önce yaşamış Köroğlu’nun, “Koç Kırata Binip İnem Sazan’a” başlıklı şiirinde Heletemizin adı geçer. Dörtlükten anladığımız o zamanlarda bile Helete’nin yağının meşhur olduğu:
“Bu meydana derler Çamlıbel dağı
Kiralandı bize Besni’nin bağı
Tulum tulum gelsin Helete yağı
Yesin yiğitlerim ta ben gelende.”
**
“ – Ağam nerden geliyoñ?
– Helete’den geliyom.
– Helete’nin nesi var?
– İnci dizen kızı var,
– At oynatan oğlu var.
Elbistan Ovası’ndakine Helete, dağların ardında bir masal ülkesidir. Pekmezini gölüğüne yükleyen Heleteli gelir Elbistan’a. Birkaç gün konuk olur. Pekmez karşılığı aldığı arpadan, buğdaydan, patatesten yükler hayvanına, döner Helete’sine…”
Elbistanlı şair ağabeyim Ali Akbaş’ın çocukluğundan aklında kalan Helete ve Heleteli dünyasını anlatıyor yukarıdaki satırlar.
Osmanlardan Simo bir Ceritli kızına âşık olmuş. Amcam, Diko Arık Mehmet son yıllarda alzaymırdan pek bir şey hatırlamıyor. Hatırladığı çok az şeyden biri de Simo’nun aşk şiiri:
Erince’nin ormanında
Bir kız baña el eyledi
Searttim yanına vardım
Ağlamsadı naz eyledi.
Dearmene yük eletir
Yükün üstünde oturur
Aşkından beni bitirir
Yan güzele can güzele
Canım da kurban güzele.
Simo süyükte oturur
Süyüğün dadın getirir
Sevlerce aklın yitirir
Yan güzele can güzele
Canım da kurban güzele.
Dünyanın yalancılığı içinde canımız güzele, güzelliğe kurban olsun. Canımızın kurban olacağı güzellikten biri sevgilimiz ise diğeri de toprağımız Helete.
Dağlar arasında vadide, ipek kuşağı Göksu’nun batı yakacığında meskûndur Helete. Bahardan sonbahara güneyinden kuzeyine uzanan soğuk pınarlı, ardıç ve meşe ağaçlı yaylalarında karakeçisini otlatarak hayatını sürdüren Türkmen beldesidir. Asırlardır keçisinin peşinden yayla yayla göçen Heleteli, 1960’lı yıllarda ekmek derdiyle gurbet “Alamanya”nın yolunu tutmuştur bir daha dönmemek üzere. Gurbetçi gurbetçiyi çekmiş, okul öğrenciyi çekmiş, emekçi emekçiyi çekmiş sahipsiz kalmıştır Helete’nin yaylaları. Hayvancılığın meşakkati bol hayatından çoluk çocuğun okuyabileceği, daha insani bir hayatın sürülebileceği şehir hayatına göçülmüştür.
Gurbetçi gurbete düşse de yüreğini Helete’de bırakıp gitmiştir. Türküler düzülmüş, şiirler yazılmıştır Helete’nin yaylasına, pınarına, özlenen dostluklarına. “Kahramanmaraş’ın taşından toprağından şair fışkırır” derler. Helete de Engizek Dağlarının doğu ucunda Kahramanmaraş’ın bir beldesidir. Bu yüzden Helete’den söz üstatlarının çıkması da tabiidir. Âlim değilse de ariftir Heleteli. Sözü inci gibi dizenler, şiir düzenler, yazanlar çoktur Helete’de. Eskiden beri şair çok olmuş fakat şiirleri kayıt altına alınmadığından zamanla unutulup gitmiş. Bazıları kulaktan kulağa anlatılarak yarım yamalak ulaşmış günümüze. Helete’den ünü Türkiye çapında Türküsüyle yayılan Allı Zeynep de çıkmış, Yaşar Kemal’in İnce Memed’ine başkahraman olan Ufo da çıkmıştır. Helete insanı yokluk içinde de olsa zekidir. Zeki insanlar sözü güzel söylerler. Sözü güzel söyleyen usta işi şiirleri olan şairlerimiz olduğu gibi, gurbete düşünce sıla hasretiyle yüreği yanan, bu yangını şiir diye söze döken memleket sevdalılarımız da çoktur. Ustaların şiirleri yanında bu yürekten gelen duygu sözleri de kitaba alınmıştır. Helete’nin suyunu içip, toprağının kokusunu alan, temiz havasını ciğerine çekip ona âşık olmayan da yoktur aslında.
Bu kitabı kendisine ithaf ettiğim ruh ikizim, halamın oğlu rahmetli Edebiyat Öğretmeni Mehmet Barak ile yaylalarda göbelek toplarken, her sohbetimizde köyümüzün kültür zenginliğinden bahseder, bu zenginliğin kayıt altına alınarak kitaplaştırılması gerektiğini konuşurduk. Bunu birlikte yapmak kısmet değilmiş. Ben onun aziz hatırası için bu çalışmayı yaparak hem ikimizin arzusunu yerine getirmiş hem de çok sevdiğim köyümün şairlerinin şiirlerinin en azından ulaşabildiklerimi kitaplaştırmış oluyorum. Şairlerimizin şiirlerinde canlandırılan Helete’nin insanları, yer adları, gelenekleri, hâsılı bütünüyle bir kültürün en azından bir parçası yazıya geçirilerek, kitaba yazılarak tarihe bırakılmış oluyor. Kısmetse Helete’nin ağız kelimelerini, söz zenginliklerini, yaşanmışlıklarını da “Heletece” adıyla ayrı bir kitapta toplamayı düşünüyoruz.
Elbette eserin sahipleri aşk ile Helete’yi anlatan şairlerimizdir. Benim yaptığım, yok olmasını önlemek için şairlerimizin şiirlerini bir araya toplamaktır. Hangi şiiri hangi kaynaktan aldığımı şiirlerin bulunduğu bölümlerde belirttim. Ben Helete toprağında yoğrularak çıkmış belki sayıları bini bulan okumuş şanslılardan biriyim, okuyamayanlar da benim gibi şans bulsalardı okurlardı. Mesleğim Türk Dili olduğu için, şiirleri toplaması, bu eseri yazması gereken kişi benim, diye düşündüm. Bana böyle bir eseri ortaya çıkarmayı nasip ettiği için Allah’a şükürler olsun. Okumamı sağlayan annem Ufo’nun torunu, kurtuluş savaşında yedi yıl esir kalan Güssüm Ali’nin kızı Elif Hatundan ve Helete Yeşiloba muhtarlarından olan rahmetli babam Arık Osman’dan Allah razı olsun. Umut edilir ki gelecek kuşaklarımız bu şiirlerde anlatılan kültürü bilsinler ve kendilerinden sonrakilere aktarsınlar. Şairleri daha çok eskiden yeniye doğru sıralamaya çalıştım. Hangi şairimizin daha güçlü olduğuna okuyucularımız karar verecek. Bence Helete’de 10’dan fazla iyi şair var. Kurthasannar, Garalar, Öztaşlar, Cafarlar, Sümenner damardan gelen şiir yazma, sözü güzel söyleme yeteneğine sahipler. Sütyemezler sazı da çalıyor. Kökten gelmeyen münferit şairlerimiz de var. Herkes yüreğinden geleni elinden geldiğince, dilinin döndüğünce ifade ettiği için her söylenen kıymetlidir.
Kitabın sonuna bin yüz kelimelik bir de “Heletece” sözlük ekledim. Yeni nesiller ve Heleteli olmayanlar bilemedikleri kelimeleri buradan bulabilecektir. Özel adlar büyük harfle başladığı için özel ad olduğu anlaşılmaktadır. “Derler” temalı şiirler Helete’de hangi kelimenin hangi anlama geldiği hakkında yazılmış olduğundan, kelimelerin anlamları şairlerin kendisi tarafından açıklanmaktadır.
Kitabın ortaya çıkışında, kitapta şiiri bulunan herkesin katkısı vardır. Bu yüzden şiiri bulunan herkese teşekkür ediyor, ebedi âleme göçenlere rahmet diliyorum. Sevgili Bilal Öksüzce (Habeşi) kardeşim şiirlerinin yanında “Helete Kültürü ve Edebiyatı” sosyal medya sayfasıyla şiirlerin kayıt altına alınmasında ve bu kitapta yayımlanmasında en çok yardımı geçen kişidir, Allah ondan razı olsun. Mustafa Sümen öğretmenimiz teşviki ve şairlere ve şiirlerine ulaşmamda gösterdiği desteğiyle, Şaş Ali Barak ağabeyim kaynak kişim olarak anlattıklarıyla katkı sağladılar. Doç. Dr. Said Öztürk’ün “Heleteli Halk Şairleri Üzerine Bir Deneme” adlı yazısından, Mehmet Gökçebey’in lisans bitirme tezinden faydalandım. Kitabın ardımızda güzel bir hatıra olarak kalmasını ve eksikliklerinin, kusurlarının hoş görülmesini diliyorum.
Prof.Dr. Ekrem (BARAK) ARIKOĞLUAnkara/2020
ÖĞRETMEN MEHMET BARAK
(1962-2017)
3 Şubat 1962 tarihinde Helete’de doğdu. İlk ve ortaokulu doğduğu kasabada, liseyi Kahramanmaraş Lisesinde bitirdi. Erzurum Atatürk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. 1987-1990 yıllarında Aksaray, Gülağaç, Demirci Kasabası lisesinde edebiyat öğretmmeni olarak görev yaptı. 1990-1995 yıllarında Helete kasabasında, 1995 yılından sonra mezun olduğu Kahramanmaraş Lisesinde edebiyat öğretmenliği yaptı. 9 Aralık 2017 tarihinde çok sevdiği Helete’ye giderken Pazarcık yakınlarında geçirdiği elim bir trafik kazasında, ardında 3 evlat bırakarak aramızdan ayrıldı. Mehmet Hoca ömrünü gençliğin eğitimine harcadı. Gönül kırmadı, kul hakkı yemedi, dürüst bir insan olarak yaşadı. Helete kültür ve edbiyatına büyük ilgisi vardı. Oltayla balık tutmak, yaylalarda birlikte göbelek toplamak hayatımızda en çok keyif aldığımız şeylerden idi. Böyle bir kitabın yazılmasını çok arzu ederdi. Bu eserin çıkmasıyla birlikte hocamızın Helete için arzu ettiği hizmetlerden birini yerine getirmiş oluyoruz. Allah Mehmet Hocanın mekânını cennet eylesin. 55 yıllık birliktelikten birkaç hatıra:
Hocamın Ardından Dua
Hocam!
Tadı tuzu yok bu yanın
Sen gittin gideli.
Baktım, Alma’da kuşlar yuva yapmamış
Her yılki gevenler üstüne.
Cafo’da göbelekler küsmüşler
Çıkmadılar ışığa.
Biliyorsun
Bir göz oda dikti Hüseyin, Cuma Alma’ya.
Telaşlanma…
Sen her dakika yanımızda olmadan,
Adım atmayız şuracıktan şuraya…
Turist “Hoca çay!” der…
Daha alışamadı yokluğuna…
“Hoca” der kurtarır…
Sana mı der bana mı?
Gagacı gelmez oldu yaylaya…
Uğraşacak kimse yok Hüseyin’le, Onunla…
Bir yıl bir saniye gibi geçti…
Biz bir ağaç gölgesinden geçmeden daha…
İki… Üç… Dört…
Bilinmez…
Kaç saniye daha tuz ekmek yazılmış bize,
Vakit dolar vade biter,
Tez geliriz yanına…
“Dilek” mi dersin
Ne ola ki arzumuz
“Kavuşmak isteriz kısmetse senle
Ebedi hayatta bir daha…”
Arzumuz kabul ola…
Önce sana,
Sonra tüm Allah dostlarına,
Yücelerden yücesinden
Rahmetler ola…
Kardeşim İsmail, Ben ve Hocamın kardeşi Bilal
Mehmet Hocamın sevgili kardeşi Bilal Barak, diğer kardeşleri ve ailesi, onun hatırasını yaşatmak için kasabamızda kendinin de öğretmenlik yaptığı Düzbağ Ortaokuluna bir kütüphane yaptırdılar. Hocamın vefatının acısıyla sevgili kardeşi Bilal Barak aşağıdaki satırları kaleme almış:
Canım Abim,
Sen Hakka yürüyeli bir ay oldu
Seni unutmak mı asla!
Her gün daha çok özlüyorum
Kırk yedi yaşımda üzüntü ve acıyı ayırt ettim
Acı diye bildiklerim üzüntüymüş be Gardaş.
Acıyı seni kaybettiğimde iliklerime kadar yaşadım
Acıyı yaşadım ama hıçkıra hıçkıra ağlayamadım Gardaş.
İnsan kederli de olsa kendini paralamasını hoş görmezdim
Vakur durmaya çalıştım
Gözyaşlarım sel oldu, feryat etmedim üzülmeyesin diye
Böyle çok sevilen bir öğretmenin kardeşi güçlü durmalıydı.
Görev yaptığın okuluna, Kahramanmaraş Lisesine gittim kuzenlerimle
Meslektaşlarından ve öğrencilerinden helallik almaya
Orada da gözyaşları sel oldu
Meğer biz varmadan tüm okul İstiklal Marşı sonrası
Topluca helallik verip dua okumuşlar sana.
Arkandan okunan dualar, hatimler, sarf edilen güzel sözler
Her insanın ahirete göçünde arzusudur.
Seni tanısın tanımasın taziyeye gelen herkes üzüntülüydü,
Dillerinden duayı eksik etmediler.
Rabbim dünyada nasıl yaşarsan vefatında öyle muamele gösterirmiş
Biz senin vefatında bu güzelliğe şahit olduk Gardaş.
İlçemiz kaymakamı “ben merhumu tanımıyordum fakat hakkında
okadar çok güzel şey duydum ki taziyesine mutlakakatılmalıydım” dedi.
Ahirete her göç bahanelidir:
Annem ve babam bu yaştan sonra rahat etsinler diye
Tamirine uğraştığın kasabadaki evimiz…
Annem ve babam mutlu olmadılar Gardaş.
Acımın tarifi yok…
Tesellim ardından bunca söylenen güzellikler.
Ruhun şad mekânın cennet olsun Gardaş.
Mehmet Barak, Bilal Öksüzce
Mehmet Barak hocanın vefatı ardından bütün köyümüz ağladı, bazıları şiir yazdı. Şairimiz Habeşi’nin (Bilal Öksüzce) Mehmet Hoca için yazdığı ağıt:
BİR YILDIZIN KAYIŞI
Bir insan ki geldi geçti bu handan
Yardan geçti, serden geçti ve candan
Dostlarını yasa boğdun bir yandan
Uyan yiğit uyan derin uykudan.
Sabah çıktın veda ettin Maraş’a
O veda ki eşe, dosta gardaşa
Ana, baba, hısım ve arkadaşa
Uyan yiğit uyan derin uykudan.
Ecel gelmiş çekmiş göze perdesin
Her mahlûkun varacağı yerdesin
Talebeler seni bekler nerdesin
Uyan yiğit uyan derin uykudan.
Niyet etti öz yurduna varası
Vardı, zîrâ asıl yurdu orası
Ölüm haktır şimdi miydi sırası
Uyan yiğit uyan derin uykudan.
Kötü diyen çıkar mıydı hiç ona
Lakin erdi böyle hazin bir sona
Kalk gardaşım yakışmıyor bu sana
Uyan yiğit uyan derin uykudan.
Habeşî gel sen bu zâtı beyan et
Mehmet Barak ismini hem ayân et
Koptu mu ki senin için kıyamet
Uyan yiğit uyan derin uykudan.
Mehmet Hoca, Ben ve Cuma, Göksu Kısık’ta.
Mehmet Barak Hocanın vefatı üzerine bütün hayatımızı birlikte yaşadığımız benim amcaoğlum, Mehmet Barak hocanın dayısının oğlu Diko Cuma Barak da hocanın hayatını özetleyen bir şiir yazmış:
HOCAM
Çoçukluğunu Helete’de geçirdi
Hem okurdu hem de inek güderdi
Maraş’ta da Kara Liseyi bitirdi
Okumakla geçti gençliğin hocam.
Çocuklarının okumasını isterdi
Onlar da babasını mahcup etmedi
Torununu onlardan daha çok severdi
Yerine hanımın seviyor hocam.
O zamanlar bu imkânlar yoğudu
Ne şartlarda Erzurum’da okudu
Havası soğuktu hasta olurdu
Gölbaşı’ndan köye yürüdü hocam.
Kötü bir kelime çıkmaz dilinden
Öğretmenlik iyi gelir elinden
Beni yaraladın sen yüreğimden
Kolumu kanadımı kırdın sen hocam.
Kim olursa olsun torpil yapmazdı
Dürüstlükten hiç bir zaman sapmazdı
Tek lokmada olsa haram yemezdi
İnsanlara örnek oldun sen hocam.
Ormanları hayvanları severdi
Göksu da oltayla balık avlardı
Evinde kanarya kuşu beslerdi
Balık da kalmadı Göksu’da hocam.
Ekrem Hocam Ankara’dan gelirdi
Seni, beni, Hüseyin’i alırdı
Bizi görenlerde kardeş sanırdı
Yarı yolda koydun bizleri hocam.
Dağ yolunda uçurumdan korkardı
Daha köydeyken hesap yapardı
Giderken sol gelirken sağ yana binerdi
Artık uçurumda kalmadı hocam.
Yaz gelirdi çayır çimen olurdu
Göbeleği bizden evvel bulurdu
Bulunca dünyalar onun olurdu
Göbelek de çıkmaz oldu hocam.
Sensiz de biz yaylalara gidiyok
Alma’nın döleğine çadır kuruyok
Nereye baksak orda seni görüyok
Her yer hatıranla dolu hocam.
Zeynep, Fatma öğretmenlik yapıyor
Oğlun Hakan Erzurum’da okuyor
Hanımın da torununa bakıyor
İçlerinde bir sen eksiksin hocam.
Akrabalar bir araya geliyok
Çocukların hatırını soruyok
Ölen geri gelmez biz de biliyok
Senin yerini dolduramak biz hocam.
Hep beraber gittik nere gittiysek
Sana karşı bir kabahat ettiysek
O temiz kalbini bir gün kırdıysak
Hakkını helal et bizlere hocam.
Yokluğun bizlere çok zor geliyor
Her zaman da aklımızda oluyor
Elimizden dua etmek geliyor
Kaderin böyleymiş neyleyim hocam.
Seni kime sorsam “iyiydi” derler
Mezarın üstünde açıyor güller
“Kazada ölenler şehittir” derler
Üç fidan bıraktın burada hocam.
Evlat acısını kimse çekmesin
Allah ana babasına bol sabır versin
Mevlam mekânını cennet eylesin
Mezarında rahat uyu sen hocam.
Mehmet Hoca ile Ailecek Göksu kıyısında
Mehmet Hoca ile Ata, dede yurdumuz Daz’da…
İNCE MEMED (UFO)
Ufo’nun (İnce Memed’in) Mezarı, Foto: Mustafa Sümen
İNCE MEMED (UFO)
İndirdiler Heletenin düzüne
Kellesi yokkine bakam yüzüne
Benden selam söylen Nukrak kızına
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık dağlar başına bana eleyle.
Nukrağı dersen de Ofunun dağı
Derde derman derler kartalın yağı
Ayağına düştüm Besninin beyi
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık dağın başına ordan elelyle
(Yaşar Kemal, İnce Memed C. 1, s. 206)
Yukardaki şiirde “Ofu” şeklinde geçen kişi Heleteli Ufo’dur, şiir bölümleri de onun vurulmasıyla yakılan ağıttan alıntılardır. Yaşar Kemal, İnce Memed’i yazmadan önce köyümüze gelerek büyük dedem (annemin annesinin babası) Ufo’nun hikâyesini derlemiş ve bu hikâyeyi İnce Memed romanında kullanmıştır. Köyümüzde İnce Memed’in dedemiz Ufo’nun hayat hikâyesi olduğuna inanılır. Yukarıdaki şiir parçasından ve romandaki başka da tanıklardan Yaşar Kemal’in Ufo dedemizin hikâyesini bildiği ve bu hikâyeyi romanında kullandığı açıktır. Fakat “İnce Memed” sadece dedemizin romanı demek doğru olmaz. Yazar romanını çok iyi bildiği Çukurova’da yaşanmış başka pek çok olayla birlikte işleyerek edebi eseri ortaya çıkarmıştır. Yukarıdaki şiirde köyümüz “Helete” doğru olarak alınmış, köyümüzde “Mırkak” olarak teleffuz edilen Nurhak, “Nukrak” olarak yazıya geçirilmiş, Ufo’nun eşi olan “Iraz” da doğru olarak kaydedilmiştir. Burada iki beş mısra olarak verilen ağıdı aşağıda uzun şekilde vereceğiz.
UFO’NUN SOY AĞACI
“Ufo, Fadıma ölünce çocuklarına daha iyi bakar diye onun kız kardeşi Eşo’yu almış. Eşo çirkin olduğu için Nurhaklı Iraz’ı kaçırmış.
Biri Nurhaklı Çil Ali’nin oğlunu vurmuş. Suçu Ufo’ya atmışlar. Mahkemeye gitmekten usanan Ufo yolda Çil Ali’yi vurup öldürmüş. Yanında çalışanı çokmuş, yanına kimse yaklaşamıyormuş. (Ninemin ve Hatice ninemin yaşlarından mukayese yoluyla yaptığım hesaplara göre Ufo 1904-1905 yıllarında öldürülmüş olmalı. EA.) Sarışın, orta boylu, bıyıklı, çok cesur bir kişiymiş. Uzaktan vurmuşlar. Kafasını kesip vücudunu yakmışlar. Kafasını müfrezeler götürmüş. Şahan gayasında kömü, büyük çadırı varmış. Mezarı (Hacıoolu’nda) Şahan’a yakın bir yerde, Nurhaklı Dallı adında biri öldürülmesine ağıt yakmış.”
Yukarıdaki bilgileri ve şecereyi Ufon’nun torunu rahmetli Palaali’nin hanımı Ümmühanı Sümen teyzeden derledim. Günümüzde Helete’de Ufo’nun kızlarından olma pek çok torunu ve onların çocukları yaşamaktadır. Ben de onlardan biriyim.
Ufo için başlangıçta uzun bir ağıt yakılmış, (Ümmühanı teyze bu ağıdın Nurhaklı Dallı adında biri tarafından yakıldığını söyledi.) ağıt zaman içinde çok çeşitli söyleyiş ve varyatlaşmaya uğrayarak yaygınlaşmıştır. Nurhak kitabının yazarı Ali Aksu bu varyantları eserinde vererek yorumlarını yapmaktadır. Efsaneleşmiş bir olay ve kahramanı hakkında yakılan ağıdın zaman içinde yaygınlaşması, farklı şekiller alması normaldir. Biz mevcut yayınlardan hareketle tekrara düşmeden ağıdı uzun tek bir parça şeklinde vereceğiz. Bu eser bir şiir kitabı olduğundan Ufo’nun hikâyesini ve ağıdın farklı şekillerini ayrıntılı bir şekilde incelemek ayrıca yapılacak bir iştir. Şiiri; Ümmühanı Sümen teyzemden, Şaş Ali Barak Ağabey’den, Ali Aksu’nun Nurhak kitabından ve Doç. Dr. Said Öztürk’ün “Heleteli Halk Şairleri Üzerine Bir Deneme” adlı yayınından birleştirerek oluşturdum. Farklı varyantları bulunan bazı dörtlüklerin her iki varyantını da aldım.
Ağıdın nakarat mısrasında geçen “neneyle” kelimesinin “nenni eyle, ölen kocan için nenni nenni diye ağıt yak” anlamına geldiğini düşünüyorum. Eskiden kadınlar ölen kişinin ardından cenazede veya cenaze defnedildikten sonra elbisesini ortaya çıkarır “nenni nennii” diye ağıt yakardı.
UFO’YA AĞIT
Şahanın dağına dumanlar durdu
Postalın içine ala kan doldu
Mırkaklı çevirdi Ufo’yu vurdu
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık üce dağlara bize el eyle.
Şahandan aşağı Ufo’nun yurdu
Üstüne giremez bir bölük ordu
Kimseye ganceetmeñ Mırkaklı vurdu
Bizim Heleteliye gıran mı girdi
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık üce dağlara bize el eyle.
Şahandan aşağı ufacık izler
Gene melileşti güneyler kuzlar
Size diyom size gelinler kızlar
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık üce dağlara bize el eyle.
Mırkak Dağı hergiz karın getmeye
Üstünde ela sümbül bitmeye
Ufo seni böyle edenler mıradına yetmeye
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık karlı dağlara bize el eyle.
İtinin üleşi zorkunda yatar
Eletir davarı Kürtlere satar
Güçücek gaynını yanına katar
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık üce dağlara bize el eyle.
Şahanın Dağı da çetin yokuşlu
Martininin kundağı da nakışlı
Ufo aslan emme kaplan bakışlı
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık üce dağlara bize el eyle.
**
Ufo’nun ölüsü zorkunda yatar
Gümüşlü kamasın beline takar
Iraz karaları boynuna takar
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
Helete köprüsü dardır geçilmez
Soğuktur suları bir tas içilmez
Irazın saçları telden seçilmez
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağına bize el eyle.
Iraz atlas giyer Eşo alaca
Karşıdan geliyor kanlı salaca
Mezara götürün koyun böylece
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
(Iraz atlas giyer Eşo alaca
Çırtık sandık bağlar Fatma salaca
Sırmalı abayınan goyun böylece
Nenenyle neneyle Iraz neneyle
Çık üce dağlara bize el eyle.)
Ufo’nun davarı ağlı, garalı
Ufo şehit düştü, Mehmet yaralı
Şu Iraz gelinin başı belâlı
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
Ufo’yu dersen Mırkaklı vurdu
Postalın içine al kanı doldu
Helete Köyüne gıran mı girdi
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
Şahanın daşını dulda mı sandın
Gelinin yüzünü gölge mi sandın
Deyyus Mırkaklıyı vurmaz mı sandın
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
Ufo’nun davarı guzladımola
Aalın içini düzledimola
Iraz geldi yolun gözledimola
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
(Ufonun davarı guzladı mıola
Ağılın içini düzledi miola
Hatçam gelir diye gözledi miola
Neneyle neneyle ıraz neneyle
Çık karşı dağlara bize el eyle.)
Karşıda görünür Nurhağın Dağı
Derde derman derler kartalın yağı
Üstüne düştüm Besni’nin beyi
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
Sabah namazı vurun hey oldu
Canı talan, malı zay oldu
Silahları hükümete mal oldu
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
Ufo varır Şahan Daşa yaslanır
Sıka sıka martinisi ıslanır
Ufo’nun elinden dağlar seslenir
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
Şahandan aşağı koyunlu kuzu
Yıldız düşmüş gürülmüyor yüzü
Ufo’nun sevdiği Nurhaklı kızı
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
İndirdiler Helete’nin düzüne
Kellesi yok ki bakam yüzüne
Benden selam söyleyin Nurhak kızına
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
(İndirdiler Ağkurtlunun düzüne
Kellesi yokkine bakam yüzüne
Benden selam söylen elin gızına
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık karşı dağlara bize el eyle.)
Buçuk’tan aşağı boğazda bağlar
Karşımda durur şu karlı dağlar
Herkes gelmiş Ufo’ya ağlar
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle
Şahan’dan aşağı Fendin Gediği
Iraz çifte çifte giyer ediği
Yine oldu düşmanların dediği
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık Şahan Dağı’na bize el eyle.
(Şahan’dan yokarı Fegin Gediği
Iraz gız da çifte geyer hediği
Gene oldu Mırkaklının dediği
Neneyle neneyle Iraz neneyle
Çık garşı dağlara bize el eyle.)